17 Ağustos depreminin üzerinden 24 yıl geçti...

TAKİP ET

Türkiye, tam 24 yıl önce Kocaeli Gölcük merkezli 7.4 büyüklüğünde depremle sarsıldı. Sonrasında atılan doğru adımlar iktidara AKP'nin gelmesiyle rant merkezli hale geldi ve '6 Şubat Kahramanmaraş' depreminde tarihin en ağır bedeli ödendi. Uzmanlar önlem için uyarıyor: 'Bu işin şakası yok.'

Türkiye, tam 24 yıl önce Kocaeli Gölcük merkezli 7.4 büyüklüğünde depremle sarsıldı. Sonrasında atılan doğru adımlar iktidara AKP’nin gelmesiyle rant merkezli hale geldi ve “6 Şubat Kahramanmaraş” depreminde tarihin en ağır bedeli ödendi. Uzmanlar önlem için uyarıyor: “Bu işin şakası yok.”

Bundan tam 24 yıl önce bugün 17 Ağustos 1999’da Türkiye en karanlık günlerinden birini yaşadı. 7.4 büyüklüğünde, merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan 45 saniyelik sarsıntı Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedildi. Bir deprem ülkesi olan Türkiye, depreme hazırlıksız olmanın bedelini en ağır şekilde ödedi.

Gölcük depremi sonrası atılan doğru adımlar ise ne yazık ki kısa süreli oldu. Ders ve önlem alınmamasının faturası 6 Şubat’ta 11 ilimize çıktı. Kahramanmaraş merkezli 7.8 ve 7.5 büyüklüğündeki depremler ve sonrasında yaşanan süreç, unutulan deprem gerçeğini acı bir şekilde hatırlattı. Uzmanların “Deprem öldürmez bina öldürür” uyarısı bir kez daha gündeme gelirken gözler beklenen Büyük Marmara depremine çevrildi. Peki 17 Ağustos’ta ve sonrasında neler yaşandı, 6 Şubat’a nasıl gelindi? Neler eksik, neler yanlış yapıldı? Hangi önlemler alınmalı? Deprem alanında uzman isimler Cumhuriyet’e anlattı.

(Naci Görür)

‘BU İŞİN ŞAKASI YOK’

Türkiye’de deprem gündemiyle özdeşleşen kişilerin başında Bilim Akademisi kurusu üyesi ve yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür geliyor. Gölcük depremi sonrası Düzce’ye ilişkin uyarılarında haklı çıkan Görür, Elazığ ve Kahramanmaraş merkezli depremler öncesinde de uyarılarda bulunmuştu. 

1912 yılındaki Şarköy depremi sonrası 1999’daki Gölcük depreminin Marmara’nın ortasında bir sismik boşluk yarattığını söyleyen Görür, “Bu oluşan boşlukta deprem bir ihtimal değil, zorunluluktur” dedi, büyük Marmara depremi için sürenin azaldığı uyarısında bulundu. Gölcük depremi sonrası konunun, dönemin Ecevit hükümeti tarafından ciddiye alındığını, önemli adımlar atıldığını ve bu kapsamda güçlendirme, arama kurtarma gibi alanlarda çalışmalar yapıldığını belirten Prof. Dr. Görür, “Kanun hükmünde kararname ile Ulusal Deprem Konseyi kuruldu. Alanında uzman kişilerden oluşan bu ekip, hem farkındalık oluşturdu hem çeşitli önerilerde bulundu. Ancak konsey, işlevini yitirdiği gerekçesiyle  6 Ocak 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan genelge ile bize haber bile verilmeden lağvedildi. Eğer başlandığı gibi devam edilseydi, İstanbul’u çoktan kurtarmış olurduk” diye konuştu. 

“Kentsel dönüşüm, müteahhitlik projesi olarak algılandı, rantsal dönüşümle lüks yerlere öncelik verildi” ifadelerini kullanan Görür, yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:

1- Yerleşim alanları o bölgeye özel mikro bilgilendirme verileri ışığında yapılanacak. Cumhurbaşkanına, belediye başkanına ya da valiye göre şekillenmeyecek.  Deprem bölgelerinde yönetim özel bilgi ve birikim ister. Deprem azgınlıktan oldu diyenle nasıl depreme hazırlanılacak?

2- Halk bilinçli olacak. Halk denetleyici olmazsa imar barışı yapılır, yapanlar da omuzlara alınır.  

3- Yol, viyadük, kanalizasyon, içme suyu şebekesi gibi unsurlarda eksiklikler tespit edilip güçlendirilecek. 

4- Nüfusa fazlasıyla doymuş bir şehirde yeni konutlar, yeni yıkım ve ölümler demek. İstanbul’da imar ve iskân, özel durumlar dışında yasaklanmalı. Seçilen rezerv bölgelere yeni konut yerine geçici prefabrik konutlar yapılmalı.  

5- 6 Şubat depremleri sonrası ortaya çıkan yüz milyon ton göçük malzemesinde her türlü zehirli madde var. Moloz dökme işlemleri uluslararası yöntemlere uygun yapılmalı. 

6- Bu işin şakası yok, deprem en büyük ekonomik felaket. Türkiye’yi İstanbul’un beslediği yerde Marmara depremi ile Türkiye diz üstü çöker. Ekonomik, hatta siyasi bağımsızlığını kaybeder. Vakit kaybetmeden ekonomiyi teşvikle Anadolu’ya göndermek, oraya yaymak gerekiyor. 

(Mustafa Özbey)

‘TSK’SİZ AFAD YETERSİZ’

17 Ağustos depreminin merkezi Gölcük’te bulunan Donanma Komutanlığı depremde büyük hasar gören binalardan birisiydi. Eğer o gün Türkiye depreme uyanmasaydı, emekli Tümamiral Mustafa Özbey Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevini devralacaktı. Ancak deprem nedeniyle görevini yıkımdan hemen sonra devralan Özbey, kriz yönetiminin koordinasyonunda en aktif görev alan kişilerden oldu. Günün ilk ışıklarıyla beraber donanma personeli ve daha sonra bölgeye gelen birliklerin düzenli çalışmaya başladığını belirten Özbey, “Çünkü EMASYA kapsamında TSK, Doğal Afetlerde Yardımlaşma oluşturmuştu. Planlama, eğitim ve icra açısından hazırdı” ifadelerini kullandı. 

‘DEPREM BEKA SORUNU’

TSK’nin deprem sonrasında binalarını güçlendirdiğini, bazı birliklerin yerini değiştirdini kaydeden Özbey, “Diğer kurumların aynı duyarlılığı göstermediğini Kahramanmaraş depremlerinde üzülerek gördük” dedi. AFAD’ın TSK desteği olmadan yetersiz kaldığının 6 Şubat’ta ortaya çıktığını kaydeden Özbey, “Sivilleri dışlamadan askeri merkeze koyan mekanizmaya dönülmesi gerekir. Sadece arama kurtarma değil, büyük çaplı lojistik destek konusunda TSK en deneyimli kurum” diye konuştu.

Atatürk Havalimanı’nın Gölcük depreminde kritik rol üstlendiğine dikkat çeken Özbey, “Kendi lojistik merkezimizi kendi elimizle imha ediyoruz. Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanları merkezi üs olarak yeniden düşünülmelidir” ifadelerini kullandı. Özbey, Türkiye’nin bekasını kökünden etkileyeceğini vurguladığı Marmara depremi için hazırlıkların Milli Güvenlik Kurulu’nun sabit gündem maddesi olarak işlenmesi gerektiğine işaret etti. 

(Nasuh Mahruki)

‘6 ŞUBAT’TA MUHATAP BULUNAMADI’ 

1996 yılında Nasuh Mahruki önderliğinde kurulan Arama Kurtarma Derneği AKUT, Gölcük depremindeki çalışmaları ile bir anda halkın sevgilisi oldu. Ancak Mahruki’nin Cumhuriyet kazanımları konusundaki tavrı, siyasi iktidarın onun üzerinden AKUT’u hedef almasına yol açtı. Bu nedenle dernek başkanlığından istifa etmek zorunda kalan ancak AKUT Vakfı başkanlığına devam eden Mahruki, deprem haberini aldığında yurtdışında olduğunu belirtirken “O dönem 110-120 kişiydik, devletin arama kurtarma ekibi de toplam 110-120 kişiydi. Yani o dönem Türkiye’nin toplam arama kurtarma ekibi yaklaşık 250 kişiden oluşuyordu” dedi. 

Mahruki, “Deprem bölgesine yardıma akın akın insanlar da geliyordu. İnsanları otobüsten iner inmez yönlendirmeye başladık. Uzmanlarımız kırmızı tişörtlüydü. Her kırmızı tişörtlüyü bir ekibin başına koyup, teyitli ihbar adreslerine yönlendiriyorduk. Kızılay’ın geç gelmesi tepki çekince insanlar iyice bize yöneldi” ifadelerini kullandı.  

‘SINIFTA KALINDI’

TSK afet koordinasyonunu yönettiği için askerlerin ilk andan beri sahada olduğunu anımsatan Mahruki şöyle konuştu: “O yüzden 6 Şubat’taki gibi emniyet ve yardım sorunu yaşanmadı. Atatürk Havalimanı’ndan gelenlerin bölgeye sevk edilmesine yardımcı olduk. 17 Ağustos’taki çalışma, ilham oldu; arama kurtarma ekipleri kuruldu. Sonra ülkedeki siyasi dönüşümden payımızı aldık. Afetle mücadeledeki planlama değişikliği ile Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketinde sınıfta kalındı. 

1959’dan beri TSK’de olan afet sorumluluğu alındı. 6 Şubat’ta insanlar muhatap olacakları yetkili bulamadı. Kendi ülkesinden 6-8 saatte gelen ekipler koordine edilemediğinden bölgeye sevk edilemedi. Üstelik en kritik süreç ilk 24-48 saatken. Afet dediğin şey zaten normal insanların başa çıkamayacağı kapasite aşımı durumdur. Dünyanın her yerinde afetle mücadelede gerekli olan insan gücü ve disiplin ihtiyacı askerle karşılanır. ”

Cumhuriyet

Kocaeli Gölcük 17 Ağustos 1999 AKP deprem