İzmir Barosu'nda "İstanbul Sözleşmesi Yaşatır" eylemi: "Her saldırı ve ölümden sizler sorumlusunuz"

TAKİP ET

Muğla'da öldürülen Pınar Gültekin için İzmir Barosu önünde 'İstanbul Sözleşmesi Yaşatır' eylemi yapıldı. Gerçekleştirilen eyleme katılım yoğun olurken, alan çok sayıda polis ekibinin gelmesi dikkatleri çekti. Katılımcılar adına konuşma yapan İzmir Barosu Genel Sekreteri Perihan Çağrışım İstanbul Sözleşmesini uygulamayanların ellerinde kadın cinayetlerinin kanı olduğunu söyledi.  

Oktay Güçtekin / Muğla’da geçtiğimiz günlerde kaybolan 22 yaşındaki Pınar Gültekin’in  eski erkek arkadaşı tarafından canice öldürülmesinin ardından yeniden gündeme gelen İstanbul Sözleşmesi için İzmir Barosu eylem düzenledi. Kadınlara karşı uygulanan şiddet olaylarının arttığına dikkat çeken İzmir Barosu Genel Sekreteri Perihan Çağrışım  İstanbul Sözleşmesine sahip çıkılması gerektiğini vurguladı. Çok sayıda avukatında katıldığı eylemlerin ana sloganı ise “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” oldu.  Düzenlenen eyleme vatandaşların yanı sıra İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel’de katıldı. Katılımcılar adına konuşmayı gerçekleştiren İzmir Barosu Genel Sekreteri Perihan Çağrışım İstanbul Sözleşmesinin tam olarak uygulanması gerektiğinin altını çizdi.


Çağrışım’ın açıklamaları şu şekilede; 

“Eşitliğe inanmıyorum diyenler faillere cesaret verenlerdir”
 Bugün buraya hepiniz hoş geldiniz demek isterdik ancak biz kadınlar son zamanlarda bir araya gelirken pek hoş gelemiyoruz. Dün yine pınar arkadaşımızın bir erkek tarafından katledildiğini öğrendik. Çok sinirli ve öfkeliyiz. Ancak bu sinirimizi pınar gibi kadınlar zarar görmesin diye harcamaya ant içmiş durumdayız. Kadının yeri evidir, kadın erkek eşitliğine inanmıyorum diyenler bugün faillere cesaret verenlerdir. Nasıl dün pınar için sokağa çıkanları işkence edenler yargılanmayacağını düşünüyorsa, pınar gibi kadınları öldürenlerde yargılansalar da ceza almayacaklarını düşünüyorlar. Bunun nedeni ise şuan uygulanan politikalardır. Biz kadınlar olarak hiçbir zaman mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi duyuruyorum.

“Katili aklamaya çalışıyorlar”
Üniversite öğrencisi Pınar’ın cansız bedeni kaybolduktan 4 gün sonra ormanda bir varil içerisinde betonlaşmış bir şekilde bulundu. Oysa ki Pınar adı gibi yaşam olmalıyı. Pınar’ın katili Cemal ise hiç şaşırtmadı. O da diğerleri gibi pişman olduğunu, kıskandığını söyledi. Diğer taraftan ötekiler öldürülen genç kadının özel hayatını ahlaki tutarlılığını ve yaşam biçimini tıpkı bedeni gibi lime lime ederek, katili aklamaya çalışıyoruz.

“Yeni katilleri cesaretlendiriyor”
Biliyoruz ki yargı dur demediği sürece bu döngü sürecek, kendini savunamayan öldürülen kadınların yaşamı defalarca duruşma salonlarında haksız tahrik ürünü olmaya devam edecek.. Hala hayatta kalmayı başarabilen kadınlar ise bazen aile içinde bazen sokakta hiç tanımadığı erkekler tarafından şiddete uğruyor, kimi zaman eğitim kimi zaman çalışma hakkını kaybediyor. Kadınlar toplumsal yaşamda güvenlikleri gerekçesi ile izole edilerek yalnızlaştırılıyor. Tüm bunlar yaşanırken devlet ise yaptıkları ve açıklamaları ile katilleri kolluyor ve sırtlarını sıvazlayarak yeni katilleri cesaretlendiriyor. Kadın cinayetlerini engellemedikleri gibi, kadınları protesto etmesini engellemeye çalışıyor, hem de acımasız bir şekilde şiddetle zorbalıkla. İktidar böylelikle bir kez daha kadına yönelik şiddetle değil  bunu gündeme getirenlerle mücadele ettiğini gösteriyor.

Kadın düşmanlığı olduğunu göstermiyor mu ?
Kadına yönelik şiddetele mücadele etmek develetin kadınlara yönelik zorunluluğudur. Ancak devlet tüm bunlara rağmen bizzat kamusal erki kullanarak, LGBT’yi  bireylere  yönelik uygulamalarla, nafaka yükümlerine yönelik saldırılarla, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik yalan yanlış beyanlarla kadın düşmanlığını meşru hale getirerek, kadın düşmanlığını her geçen gün kadın cinayetlerini yol açmaktasınız. Yıllardır uluslar arası sözleşmeleri uygulanmasını denetlemek yerine kadınlara ve çocuklara yönelik her türlü ayrımcılığı teşvik eden devlet yöneticilerine sesleniyoruz.  Her kadın cinayetinin arkasından çok üzgün olduğunuzu söyleyerek sorumluluklarınızdan kurtulamazsınız. Almadığınız her tedbir uygulamadığınız İstanbul Sözleşmesi nedeniyle kanı sizlerinde ellerinize bulaşıyor. Çünkü her saldırı ve ölümden sizde sorumlusunuz. Bizler katillerin sadece en ağır cezaları alması ile kadın cinayetlerinin son bulmayacağını biliyoruz. Siz kadınlara taaddüt ettiğiniz İstanbul Sözleşmesini uygulamadığınız sürece ne cinayetler nede kadın ve kız çocuklarına uygulanan şiddet engellenemez.  İstanbul sözleşmesine karşı dünyanın farklı yerlerinde aynı dili kullanarak saldırmanız bizim değerlerimizle alakalı olmadığını birleşmenizin tek yolunun kadın düşmanlığı olduğunu göstermiyor mu? Görünen odur ki iktidar ve koltuğuna yaslananların bugün batının bizi denetlemesinin önünü açıyor diyerek İstanbul Sözleşmesini kaldırılmasını istemelerinin altında kendi fail pozisyonlarının korunmasını istemesi yatmaktadır.  Kadın mezarlığına dönüşen bu ülkede mevcut kazanımlarımızı geri alınması demek, kaybedilen kadınlara saygısızlıktır. Başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere hiçbir kadınımızı geri vermeyeceğimiz bildirmek isteriz. Bizler İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyoruz.
 

i̇zmir baro kadın cinayetleri açıklama istanbul sözleşmesi