Kadın cinayetlerinin her 10 failinden biri aramızda!

TAKİP ET

Resmi kurum ve sivil toplum örgütleri istatistikleri, kadın cinayetlerine ilişkin çarpıcı gerçekleri gözler önüne seriyor. Türkiye'de kadın cinayeti işleyen her 10 failden biri aramızda dolaşıyor. Kadın cinayetlerinin yüzde 80'e yakını evlerde işleniyor. Kadınların yüzde 63'ünü eşleri ya da sevgilileri katlediyor. Kadın cinayetlerinde üçüncü sırada yer alan İzmir'de, Valilik ve Büyükşehir Belediyesi olayların önüne geçmek için somut adımlar attı.

Ayberk Kara / Türkiye’de kadına yönelik şiddete  en çok maruz kalan grubun 26-35 yaş arası kadınlar olması, akıllara dikkat çekici bir dizi sorunun gelmesine de neden oluyor. Eğitim düzeyi  bakımından yetersiz ve sesini duyurmakta zorlanan kadın gruplarının, eğitimli kadınlardan daha fazla şiddete maruz kaldığı görülüyor. İstatistiklere göre şiddet gören kadınların yüzde 80.4’ü en fazla ortaokula kadar eğitim gören kişilerden oluşuyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe, kadınların şiddete maruz kalma oranı azalıyor.

Eğitim düzeyi yaşanan cinayetlerde temel unsur
Kadın cinayeti işleyen erkeklerde de eğitim düzeyinin düşüklüğü dikkat çekiyor. Toplum içerisinde kadınların okuma zorlukları, ailelerin tutumları, erken evlilik gibi sorunlar göz önüne alındığında ortaya çıkan eğitimde fırsat eşitsizliğine rağmen, cinayet işleyen erkeklerin de yüzde 77’si ortaokul ve altı eğitim düzeyinde.  Çıkan sonuçlar ortalamaya vurulduğunda cinayete kurban giden her 10 kadından 8’inin eğitim düzeyi ortaokul ve altında. Şiddet uygulayan erkeklerin de yüzde 78’i ortaokul ve daha altı eğitim almış durumda.

Her 10 kadın katilinden biri aramızda dolaşıyor

Katillerin cinayeti işledikten sonra teslim olma eğilimleri de bir başka göze çarpan istatistik oldu. Pek çok bahane öne sürerek vahşi cinayetler işleyen failler, cinayeti işledikten sonra güvenlik güçlerine teslim olmayı veya intihar etmeyi seçiyor. Faillerin yüzde 82.4’ü olayın üzerinden en geç bir ay içinde yakalanırken, yüzde 16.2’si işledikleri cinayetin ardından intihar ediyor.
İşledikleri cinayetin ardından kayıplara karışan ve cinayetin üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen bulunamamış failler, aramızda gezmeye devam ediyor. Bu durum ile ilgili çok sıkı çalışmaların yapılması, her yerde aranıyor olmaları faillerin hayatlarını sürmelerine engel olamıyor.

Duygu patlamaları kontrol edilemiyor
Özellikle belirli bir gelir düzeyi altında ve uzun çalışma saatleri ile çalışan eğitimsiz grupların kendilerini depresyon içinde bulmaları sonrası anlık öfke patlamaları yaşamaları, bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Bu durum eğitimsiz kişilerde daha da kontrolsüz hala gelmekte ve anti-sosyal kişilik bozukluğuna dönüşmekte.

Kadın cinayetlerinin yüzde 72.8’i evde işleniyor

Hem mevcut durumlarındaki yetersizlik hem de yaşadıkları eziklik psikolojisi ile çevrelerindeki en yakın kişiye saldırma eğilimi gösterdiklerinin kanıtı olarak da yine cinayetlerin, yüzde 72.8’inin ev ortamında gerçekleşmesi sonucunu doğuruyor.

Kadın katillerinin yüzde 63’ü eşlerini ya da sevgililerini öldürüyor
Kadın cinayetlerinde faillerin yüzde 86.5’inin daha önce hiç suç işlememiş olması, işledikleri cinayetlerin de yüzde 63 oranında “eş” ve “sevgilileri” olması durumu da ayrıca dikkat çeken istatistikler arasında. Yakalanan katiller üzerinde yapılan sorgulamalar ve psikolojik analizler, faillerin cinayetleri işleme gerekçelerinin yüzde 55.6’sı psiko-sosyal nedenlerden  meydana geldiği görülmekte.

Tehdit edilen kadınlar çaresiz kalıyor
Şiddetin sürekli olarak yaşandığı ve korkunç sonun gözle görülebildiği ailelerde failler, kadınları çocukları üzerinden tehdit edip kaçış yollarını kapatıyor. Eğitim seviyesi, ekonomik bağımsızlıklarının olmaması ve toplum baskısı gibi konularla evlerini terk etmekten vazgeçen kadınlar, ölümle burun buruna yaşamak zorunda kalıyor.

Alınan önlemler yeterli mi?
Özellikle ulusal medyada sık sık yaşanan cinayetlerin gündeme gelmesi ve etik kuralları gözetilmeksizin cinayetlerin tüm detayları ile yayınlanması, toplumda  yaşanan cinayetlerde bir artış olduğu algısı oluşmasına yol açıyor. Son dört yılın istatistikleri göz önüne alındığında 2016 yılında 301, 2017 yılında 350, 2018 yılında 281kadın cinayete kurban oldu. 2019’un ilk altı ayında öldürülen kadın sayısı  214.
Geçtiğimiz yılın ilk altı ayında 206 kadın öldürülmüştü. Bu tablo, mevcut durumda bir artış veya azalma yaşanmadığını, fakat şiddete maruz kalan kadınların da korkunç sondan kaçamadığını gösteriyor.

Kadın kendini nasıl savunacak?
Yapılan tüm araştırmalar göz önüne alındığında eşinden şiddet gören kadınların ilk adresinin polis olduğu ve polise giden kadınların kesin bir sonuç alınamaması durumunda şikayetçi olmak için gittiği polis merkezinden tekrardan şiddet eğilimi olan eşinin evine dönecek olması durumu daha da güç hale getiriyor.  Bu nedenle Türkiye’de son iki yıldır şiddet eğilimi olan erkeklerin “öldürme bariyerini” aşmasına neden olacak olaylardan uzak durarak kadına şiddetin önüne geçilebilmesi için çalışmalar yürütülüyor.

İzmir şiddetin önüne geçmek için harekete geçti
İzmir Büyükşehir Belediyesi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanı Nilay Kökkılınç, kadına şiddetin önüne geçmek için yaptıkları çalışmaları İzmir Gündemi ile paylaştı.
Kökkılınç, ”Şu anda komisyonumuzda 30 ilçede faaliyet gösterecek kadın sığınma evleri hakkında yoğun çalışmalar yapmaktayız. İlk amacımız öncelikli ilçelerimizi belirlemek ve tüm ilçe belediyeleri ile ortaklaşa bir çalışma yürütmek olacak. Geçtiğimiz meclis toplantılarında da cinsiyet eşitliği ve kadına şiddet konularını gündeme almıştık ve konuları kapsayan maddelerimiz meclisten geçmişti. Bir sonraki meclisimizde de geçmesini beklediğimiz kararlarımız var. Artık hem belediye bünyesinde çalışacak otobüs şoförleri mutlaka cinsiyet eşitliği ve kadına şiddet ile ilgili eğitimlerini tamamlayıp sertifikalarını almak zorunda. Aynı zamanda şiddete maruz kalan aileler için eğitim programına başlıyoruz. Ailenin mevcut durumunda ihtiyacı olan neyse onun ulaşması için büyükşehir olarak elimizden geleni yapacağız. Ayrıca uzman psikiyatristler de her zaman hazır olacak ve şiddetin yaşandığı ortama maruz kalan kadınlar ve çocuklar için psikolojik destek faaliyetlerini sürdürecek. Topluma  hızlı geri dönüşleri sağlanabilmesi için çocukların da drama kursları ile buluşturacağız.  Ayrıca şiddete maruz kalan kadınlarımız hukuki haklarını tam olarak bilmiyorlar. Ulaşabildiğimiz tüm kadınlara hukuki hakları konusunda bilgilendirmeler yapılacak ve süreç boyunca yanlarında olunacak. Kadına şiddet ile alakalı projelerimizde İzmir içinde faaliyet gösteren ve konuyla ilgili çalışmaları olan tüm sivil toplum kuruluşlarıyla da işbirliği yapmayı hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda önümüzdeki mecliste de önergemizi sunacağız” açıklamalarında bulundu.

Mevcut durumda neler yapılıyor ?

İzmir’de şiddete maruz kalmış kadınlar ve aileleri için birçok sivil toplum kuruluşu, belediye ve valilik ayrı ayrı çalışmalar yürütüyor. Bu çalışmalarda büyük yük valilik emrinde çalışan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) ile İzmir Büyükşehir Belediyesi üzerinde. Bayraklı, Bornova, Urla, Aliağa ve Bergama ilçelerinde de kadın sığınma evleri, ilçe belediye başkanlıkları bünyesinde faaliyetlerini sürdürüyor. İzmir’in Türkiye’de işlenen kadın cinayetlerinde üçüncü sırada yer alıyor olması yeni sığınakların yapılması için çalışmalara başlanmasına neden oldu. Aynı zamanda projelerle de desteklenecek olması gelecekte kadınların hayatlarını idame ettirebilme umutlarını da arttırıyor.

Kaynak:

TC. Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı istatistikleri

WHO - Türkiye’de Öldürülen Kadın Oranları

Polis Akademisi -Kadın Cinayetleri Raporu

Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi(ŞÖNİM) istatistikleri

Türkiye Psikiyatri Derneği -Hakan Türkpınar – Bilişsel Davranışçı Psikoterapi 

 

izmir gündemi izmir haberleri kadın cinayetleri nilay kökkılınç