TMMOB'tan emsal artışa tepki: 'İzmir'e ihanettir!'

TAKİP ET

30 Ekim 2020 tarihinde meydana gelen İzmir deprem sonrası İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Bayraklı Belediye meclisleri, depremzede vatandaşların konut mağduriyetini gidermek için emsal artış kararı almıştı. Daha sonra bu karar TMMOB tarafından mahkemeye taşınmıştı. Mahkeme karar hakkında yürütmeyi durdurma kararı aldı. Kararın ardından TMMOB IKK kararı değerlendirdi. Akdemir, "Alınan karar ile birlikte "İzmir`e ihanet" edilmiştir" açıklamasını yaptı.

Nur Dayı/İZMİR GÜNDEMİ-30 Ekim 2020 tarihinde meydana gelen İzmir deprem sonrası İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Bayraklı Belediye meclisleri, depremzede vatandaşların konut mağduriyetini gidermek için emsal artış kararı almıştı. Daha sonra bu karar Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) tarafından mahkemeye taşınmıştı. Bu gelişmelerin ardından mahkeme karar hakkında yürütmeyi durdurma kararı aldı.

Karar sonrası, TMMOB İzmir Şubesi bugün ‘Depremde Ve Sonrasında Yaşanan Mağduriyetlerin Sorumlusu Bilimle İnatlaşan Yöneticilerdir!’ başlığı ile bir basın toplantısı düzenledi.

Toplantıya TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Aykut Akdemir, Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Başkanı Zafer Mutluer, Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Toprak, Çevre Mühendisleri Odası Üyesi Helil İnay Kınay katıldı.

Alınan kararın ardından TMMOB İKK adına açıklama yapan Mimarlar Odası Genel Sekreteri Aykut Akdemir,"  Bayraklı Belediye Meclisinin 04.10.2021 tarih, 108 sayılı kararı ile kabul edilen ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin 11.10.2021 tarih, 05.1146 sayılı kararı ile değişiklikle uygun bulunarak onaylanan, 04.11.2021-03.12.2021 tarihleri arasında askıya çıkarılan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Plan Notuna açtığımız davada, İzmir 5. İdare Mahkemesi'nin 2022/176 Esas,  02.02.2023 tarihli ara kararıyla, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ve uygulanması halinde telafisi güç zararlara neden olacağından bahisle yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.

"İZMİR'E İHANET EDİLMİŞTİR"

Alınan emsal artışı kararının ihanet olduğunu vurgulayan Akdemir, "Alınan karar ile birlikte getirilen emsal artışları ile toplamda mevcuda ek %50-60 bağımsız birim artışına gidilmiş ve dolayısıyla nüfus artışı yapılmış, yapılan bu artış ile açıkça "İzmir`e ihanet" edilmiştir. Üstelik yapılan bütün bu artışlar jeolojik-jeoteknik etüd verileri plan kararlarına yansıtılmadan yapılmıştır.  Bu kararın altına imza atan belediye başkanları ve meclis üyeleri herhangi bir bilimsel çalışmaya dayanmadan kentimizde yaşanması muhtemel afetleri, felakete dönüştürecek bir suç işlemişlerdir" dedi.

"BASKIYA RAĞMEN KABUL ETMİYORUZ"

Yürütmeyi durdurma kararının alınmasının ardından suça ortak olmayacaklarını söyleyen Akdemir, "İşte tam da bu nedenlerle işlenen suçun karşısında sessiz kalmamız, suça ortak olmak anlamına gelecektir. Toplumcu ve kamucu çözümler yaratmak yerine, TMMOB’u İzmirlilerin vicdanına havale ettiklerini söyleyenleri, vatandaşları otobüslerle meslek odalarının önüne taşıyıp hedef gösterenleri, meslek odalarını gizli ittifakın parçası olmakla suçlayanları, bilim gerektiğinde taviz verir diyenleri, eline A4 kağıt alıp plan çizmeye kalkanları gayet iyi tanıyoruz. Unutulmasın ki TMMOB, toplumun ortak yararını içermeyen, günü kurtarmaya dönük, aklı ve bilimi hiçe sayan uygulamaları her türlü baskıya rağmen geçmişte kabul etmemiştir, bugün de etmeyecektir. 6 Şubat 2023 Depremlerinin kentlerimizde yarattığı can kayıpları ve yıkımlar, bilimle inatlaşıldığında ne kadar acı felaketlerle sonuçlanacağını bizlere bir kez daha göstermiştir

Yapılan açıklamanın devamı ise şöyle;

30 Ekim 2020 tarihi sonrasında, İzmir ili mülki amiri tarafından bir deprem bölgesi olma niteliğini taşımaya devam eden kentte, ağır hasarlı binalar haricinde (hasar düzeyine bakılmaksızın) bütün hasar alan ya da mevzuat gereğince risk taşıyan yapıların taşınması ya da yıkılarak yeniden yapılması konusunda alınmış idari bir karar bulunmamaktadır.

Deprem açısından riskli bir bölgede bulunan İzmir’de, tehlikenin giderilmesi için alınan tedbirler kapsamında sayılabilecek olan “binaların mevzuata uygun olarak yeniden yapılması” hususunda, kamu yetkisini kullanmamıştır. 

Dava konusu işleme konu olan, ağır hasarlı binalar haricinde kalan, ancak 30 Ekim 2020 Ege Denizi Depremi’nde hasar alan ya da mevzuata göre riskli olan binalar için, binalardaki hak sahiplerine, idare tarafından mali yardımda bulunulmamıştır. Aksine,  7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 33. maddesinde “Konut ve konut inşaası ve sair yardımlar için yapılacak borçlandırmalar faizsizdir.” hükmü yer almasına karşın, konut yapımında ortaya çıkacak müteahhit masraflarının, planlama ilkelerine ve mevzuata aykırı bir şekilde emsal artışı ile giderilmesi yolu seçilmiştir.

Defaatle ifade ettiğimiz üzere; mühendislik, mimarlık ve şehircilik disiplinlerini yok saymadan, bilimsel ve teknik çalışmalar aracılığıyla elde edilecek analiz ve sentezler sonucu imar planı revizyonu yöntemiyle sorunun bütüncül bir tarzda ele alınarak çözümlenmesi gerekmektedir.

Sorunun çözümü bilimsel çalışmaların yanında ülkede uygulanan üretim politikaları ile doğrudan ilişkilidir. Sorunun çözümü gayet açıktır: Ülkemizin kamu kaynaklarının, hasta garantili şehir hastaneleri, geçiş garantili otoyollar, uçuş garantili havalimanlarına aktarılmak yerine vatandaşların sağlıklı ve güvenli kentlerde yaşaması için kullanılması durumunda kentlerimizde var olan problemlerin büyük bir kısmı çözülecektir.

Barınma hakkının temel bir insan hakkı olduğundan hareketle ülkemizde uygulanan kentsel politikalar nedeniyle konutu yatırım aracına dönüştüren kredi teşvikleri, kamu mülklerinin satışı, yabancı konut satışı, kira ve konut fiyatlarının denetlenmemesi, vergilendirmenin adil yapılmaması ve benzeri tüm iş ve işlemlerden vazgeçilmelidir. Anayasanın 56 ve 57. maddelerinde de açıkça belirtildiği üzere tüm vatandaşlarımız için sağlıklı ve güvenli konut alanları planlanmalıdır. Bu nedenle idarecilere, meslek odalarını hedef göstermek yerine, vatandaşları serbest piyasa koşullarına terk etmeyen, kamu kaynaklarını herkes için adil ve hakça kullanılmasını öngören gerçekçi çözümler konusunda görev ve sorumluluklarını hatırlatıyoruz.