NUR DAYI/İZMİR GÜNDEMİ-Türkiye'yi derinden sarsan 6 Şubat'ta yaşanan Asrın Felaketi'nde 11 ilimiz deprem sebebiyle büyük yıkımlara uğrarken birçok insan yaşanımı yitirdi. Depremde yaşamını yitiren kişi sayısı 50 binin üzerinde. Depremde hayatta kalanlar ise yaşamlarını devam ettirmek için mücadelelerini sürdürüyor. Deprem sonrası vatandaşlar yıkılan evlerini dağılan hayatlarını yeniden inşa etmek için başka şehre gitmek zorunda kaldı.
Malatya'yı da etkileyen depremde Umutcan Solak, enkazdan ailesi sağ çıkmayı başarsa da evleri yıkıldı. Çadır kentte yaşamını devam ettirmek zorunda olan Solak ailesi yeterli imkanlar sağlanmadığı için aile fertlerini başka şehirlere dağıldı. Anne ve babasını Malatya'da çadır kentte bırakan Solak, kardeşi ve kendisi de ayrı ayrı şehirde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.
DEPREMDE ÖLMEDİYSENİZ HAYATI ÖLÜM KADAR ZOR
Deprem anında yaşadıklarını korkuyu ve sonrasını anlatan Solak,"Deprem anında uykumuzdan uyandığımızda neler olduğunun anlayana kadar her şey çok korkunçtu. Yataktan kalkıp hemen kardeşimin üstüne, çök kapan yaptık. O an aklımda sadece kardeşimin kurtulması vardı ve bizim yaşayacağımızdan umutlarımı kesmiştim. O anki çaresizlik korku ve üzüntü hayatta yaşayabileceğimiz en zor anlardan biriydi. Fakat deprem durduğunda evden çıktık ve asıl zor anların başladığının farkında değildik. Kendimizi kurtarmıştık fakat yakınlarımız enkaz altından kaldı. Enkaz altındaki insanların yardım bekleyen seslerini duydum çoğu insan ekipler gelmediği için orada can verdi. Çocuklarımıza ve yaşlılarımıza sıcak bir yer ayarlayamamışken enkazların altında gelen seslere yardım etmeye çalıştık. Depremden sonra 3 -5 gün geçmesine rağmen sallantılar ve binaların yıkılması devam etti. Depremden sonra ki 3 günü, dışarıda ateş yakarak enkazlara yardım ederek ve yiyecek ve içecek arayarak geçirdik. Bu süreçte, asla temiz su, duş alma imkânımız yoktu. Bulunduğumuz bölgeye 3-4 gün sonra yardımlar geldi. Gıda temin ederek maksimum iki öğün yemek yiyerek geçiriyorduk Kısacası şaşkın, korkmuş ve umutsuz bir durumdaydık. 3 ay oldu duygularımız değişmedi çünkü çadır hayatında çoğu yardımdan faydalanamadığımız ve ailecek dağıldığımız bir dönemdeyiz. Bu durumda kısa sürede çözümlenecek gibi durmuyor. Eğer depremde ölmediyseniz ise hayatınız ölüm kadar zor geçiyor inanın."dedi.
4 KİŞİLİK AİLEMİZ 3 ŞEHRE BÖLÜNDÜ
Depremden sonraki süreçte beklediği desteği göremediği için sitem eden Solak,"Depremden destek bulamadık. Ellerinde imkân olan insanların bunu fırsata çevirip suları bile iki katına satıldığını gördüm. Gerçekten ihtiyacı olanlar yardım alamadı. Şehirden ilk çıktığımızda Kayseri'ye gittik. Babam kahvaltı sırasına gitmeye çekindi çünkü bir insanın 1 dakika içinde evinin, emeğinin, yaşadığı 45 yılın yıkılmasını izledi. Gerçekten ihtiyacı olan insan o kahvaltı kuyruğana girmeye bile çekinirken, ihtiyacı olmayan insanların daha çok yardım aldığını gördük. Depremden 3 ay geçmesine rağmen insanlar su ihtiyacını, mahallelerinde su kuyusu varsa oradan, Belediye'nin içilip içilmeyeceğinden tereddüt ettiğimiz su tankerlerinden az miktarda karşılamaya çalıştı. Duş ve WC imkanları yaz geldiği için mikrop kapılmasına ve yayılmasına oldukça meyilli. Gün geçtikçe deprem unutuluyor ve normalleştirmeye çalışıyorlar. Benim şehrim halen susuz, yıkık. Şehirde çadırdan başka kalacak yerimiz olmadığı için 4 kişilik ailemiz 3 şehre bölündü. Bu cümle aradan geçen 3 ayda yardımların ve imkanların durumunu anlatıyor. " ifadesini kullandı.
BÖLÜNMÜŞ, UMUTSUZ VE ÜZGÜNÜZ
Bu bayramı ailesinden uzakta geçirmenin üzüntüsünü yaşayan Solak," Depremden sonra ilk bayramımız. Bu bayram en hüzünlü bayramımız. Ailem çadırda ben yurttayım ve kardeşim teyzemin evinde. Bölünmüş, umutsuz ve üzgünüz. 3 ay geçmesine rağmen elimizden tutanın olmasını bırakın, unutulmak en çok da yalnızlaşmak bu umutsuzluk ve üzüntünün kaynağı. Yaşadığımız maddi sıkıntılar, kaybettiğimiz emekler bir yana bu bayram en çok ayrı olmak üzülüyor. Bu ayı geçirmek için para hesabı yaparken yarın nerde kalacağımızı, ailemizin ne zaman bir araya geleceğini, ne zaman beraber bir akşam yemeği yiyebileceğimizi de düşünmek zorundayız. Yapmamız gereken bir bayram daha ayrı geçirmemek için sabretmek daha fazla düşünmek, daha fazla çalışmak olacak." dedi.
HİÇBİR ÇOCUK SOĞUKTAN ÖLMESİN
Yaşanan depremlerden ders çıkarılması gerektiğini hatırlatan Solak,"Kimimiz az kimimiz çok etkilendik ve yaşaması, yönetmesi zor bir süreçti. Depremde ki bir dakika sizi yıkmadı diye sevinemiyorsunuz çünkü geri kalan yıllar da bir deprem niteliğinde geçiyor. Uyumak, konuşmak normale dönmek imkânsız geliyor. Bundan sonra sevdiklerimizin kıymetini iki kat daha fazla bilmeliyiz. Dünyada en büyük iki güç vardır. Biri sevgi biri ise saygı. Bu iki gücü kaybetmeden yarınımız yokmuşçasına sevelim, çalışalım, ders çıkaralım ki başka kimsenin ailesi dağılmasın, emekleri boşa gitmesin. Kimse kendi memleketinde aylarca susuz kalmasın, arkadaşlarını kaybetmesin, her gün geçtiği sokakları tanıyamaz hale gelmesin. Bundan sonra özellikle gençler olarak yaşarken bu insanları unutmadan yaşayalım ki bir daha hiçbir çocuk soğuktan, ihmalden ölmesin."dedi