Politika
25 Mart 2021 - 13:16
Canan Kaftancıoğlu: Tek adamı çok kadınlar olarak göndereceğiz
Canan Kaftancıoğlu, CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın İstanbul’da kadın gerçekliği konusunda gerçekleştirdiği kamuoyu araştırmasının sunumu ve ‘’CHP İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı’nın’’ tanıtımını gerçekleştirdi.
Politika
25 Mart 2021 - 13:16
Kaftancıoğlu, çarpıcı sonuçlar veren kamuoyu araştırmasına göre Türkiye’de yaşayan kadınların en sık karşılaştığı sorunların şiddet, taciz ve aile baskısı olduğunun altını çizerek ‘’İstanbullu kadınların yaptığı tarif üzerinden ülkemizde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu çok net görüyoruz. ‘Sizce Türkiye’de kadınlar hangi sorunlarla karşılaşmaktadır’ sorusuna verilen ilk üç yanıt % 89,5 ile şiddet, %84 ile taciz, %72 ile aile baskısı.Çağ dışı, insanlık dışı bu sorunların peşi sıra oran olarak azımsanamayacak başka olumsuz yanıtlar da geliyor. Örneğin erken yaşta evlilik, aynı işte erkeklere göre düşük ücretlerle çalıştırılma gibi adaletsiz durumların varlığı da son derece yüksek. %89.5 olan şiddet ile %84 olan taciz kadının kendi söz konusu olduğunda sırasıyla %22.3 ve %30.5’e düşüyor. Araştırmacıların denek kirliliği olarak tanımladığı bu durum aslında kadınların üzerindeki baskının boyutunu bize bir kere daha gösteriyor.Kadına şiddete ailesinde ve çevresinde tanık olup olmadığını sorduğumuzda kadınların %73,3’nün şiddete tanıklık ettiğini görüyoruz. Dikkatinizi çekmek isterim kendi yaşadığı değil tanıklık ettiği. Otobüste yanımızdaki, iş yerinde karşımızdaki, markette kasa sırasında önümüzdeki kadınlar, apartmanda komşumuz, annemiz, teyzemiz, arkadaşımız, halamız; biz kadınlar şiddetle her an yüz yüze yaşıyoruz. Kadınların sosyo-ekonomik statüleri farklı, demografileri farklı, siyasi tercihleri farklı fakat talepleri aynı. Cezalar yetersiz! Cezaları yeterli buluyor musunuz sorusuna kadınların %94,6’sı yetersiz bulduğunu ifade ediyor’’ şeklinde konuştu.
İl Başkanı Kaftancıoğlu, konuşmasında kadınların siyasi görüşleri farklı olsa da sorunlarının aynı olduğunu belirterek devam etti. Çözüme kadınların yol göstericiliği ile ulaşılacağını söyleyen Kaftancıoğlu, ‘’Bizim için en doğru olan, en güvenilir olan elbette kadınların yol göstericiliğidir. Bu nedenle ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı siz olsaydınız öncelikli olarak hangi sorunlara yönelik çalışma yapardınız’ diye sorduk. Yanıtlara baktığımızda araştırmanın önceki bulgularını destekleyen şiddet ve tacizle mücadele ilk sıralarda yer alıyor. Eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına dönük eğitime erişimde zorluk, ekonomik bağımsızlığın olmaması gibi yanıtlar da peşi sıra geliyor. Gördüğünüz üzere kadınların siyasi görüşleri, kılığı, kıyafeti, düşüncesi, sosyolojik durumu farklı olsa da sorunları aynı. Bu nedenle de biz farklılıklardan ziyade çözmekle yükümlü olduğumuz problemlerine odaklanmayı tercih ediyoruz. Seçme şansınız olsa hangi ülkede yaşamayı tercih edersiniz sorusuna verilen yanıtlar da oldukça çarpıcı. Kadınlar açık ara daha fazla özgürlüğün, daha fazla refahın olduğu, görece daha fazla demokrasinin olduğu, kadına biçilen rollerin değil; kadının yaşamın ana öznesi olduğu batılı ülkeleri tercih ediyorlar. Farklı ittifak gruplarına baktığımızda da benzer sonuçları görüyoruz. Ancak daha vahimi, kadınların sadece %26,2’sinin kendilerini bu ülkede özgür hissettiği sonucuna ulaşmamız. Bu ülkenin kadını, hangi partinin seçmeni olursa olsun özgürlük hayalinde birleşiyor. İstanbullu kadınların sadece %23,2’sinin ise Türkiye’de bir kadın olarak yaşamaktan memnun hissettikleri sonucuna ulaştık. Biz kadınlar böyle bir mutsuzluğu hak etmiyoruz. Tüm veriler gösteriyor ki; biz kadınlar bu ülkede kendimizi özgür hissetmiyoruz ve yaşamımızdan memnun değiliz’’ dedi.
Kaftancıoğlu; gerçekleştirdiği sunumda, yapılan kamuoyu araştırmasının ani bir şekilde çıkartılan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile feshedilen İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik önemli sonuçlar ortaya çıkardığının altını çizerek ‘’3 Martta yaptırdığımız araştırmada ‘İstanbul Sözleşmesi’ni biliyorum’ diyenlerin oranı %50,5; ‘sözleşmeyi duydum ama bilmiyorum’ diyenlerin oranı ise %23,2. Bilmediğini ifade edenlerin oranı ise %26,3. 23 Mart tarihli araştırmada aynı soruya verilen yanıtlarda ise anlamlı bir fark bulunuyor. Daha 20 gün önce bilenlerin oranı %50,5 iken 23 martta bilinirlik oranı %75,3’e yükselmiş durumda. Her şerden bir hayır çıkar dedikleri bu olsa gerek. Bildiğiniz üzere uzun bir süredir iktidar, İstanbul Sözleşmesi’ne dair adeta bir karalama kampanyası yürütmekte. Bütün propaganda aygıtlarıyla aşırılık veya marjinallik ile ilişkilendirmeye çalışmaktalar. Bu kara propagandanın toplumda ne kadar karşılık bulduğunu anlamaya çalıştık. Sonuçlara baktığımızda İstanbul Sözleşmesini ‘kadına şiddeti engelleyen ve kadın haklarını savunan bir sözleşme’ olarak görenlerin oranı %82,5 iken ‘toplumun genel ahlakına uygun olmayan bir sözleşme’ olarak görenlerin oranı yalnızca %17,5’tir. Cumhur İttifakına oy veren kadınların %68,2’si sözleşmeyi olumlu gören ifadeyi desteklemektedir. Özetle bu rakamlar bize göstermektedir ki, iktidar kendine oy vermiş kadın seçmenle ters düşmekte ve desteğini alamamaktadır. Çünkü bu toplumun vicdanı hükümetin kara propagandasından büyüktür. İşte biz bu toplumun vicdanına inanıyor, güveniyoruz’’ ifadelerini kullandı.
Araştırmanın İstanbul Sözleşmesi ile ilgili bölümünde sözlerine İstanbul Sözleşmesinin umutsuzluk içinde olan kadınlar için bir dayanak olduğunun vurgulayarak devam eden İl Başkanı Kaftancıoğlu, ‘’İstanbullu kadınlara kalsa %79,4’ü sözleşmenin uygulanmasını destekleyeceğini belirtmektedir. Yalnızca %20,6’sı ayrılma yönünde kararı destekleyeceğini belirtmektedir. Anlayacakları dilden özetlemek gerekirse halk ile inatlaşmaya gerek yok. 3 Mart’ta yapılan araştırmada İstanbullu kadınların %50,7’si sözleşmenin sorunları çözeceğine inandığını ifade etmekte. Aynı soruyu 23 Mart’ta tekrar ettiğimizde çözüm olacağına inananların oranının %50,7’den %57,3’e çıktığını görmekteyiz. Dikkat ettiyseniz sözleşmeyi bilenlerin sayısı arttıkça çözüm olacağına dair inananların sayısı da artmaktadır. İşte tam da burada belirtmek isterim ki, sizlerin sözleşmeyi topluma anlatmak için vereceği katkı son derece kritik. Çünkü görüldüğü üzere toplumda sözleşmenin bilinirliğini ne kadar çok artırırsak destekleyenlerin sayısı da o kadar çok artacaktır. Çalışmanın verilerini sizlerle paylaşmaya iten de bu sonuçları görmek oldu. Sizlerin de gördüğü gibi İstanbul Sözleşmesi, birilerinin anlattığı gibi sadece bir kağıt parçası değil; bu umutsuzluk içinde aslında kadınların güvencesidir. İstanbul Sözleşmesi, ihtiyacın da ötesinde bir zorunluluktur. İstanbul Sözleşmesi, az önce seslerini verilerle duyduğunuz kadınların kaderi ve umudu. Son 2 günde en az 6 kadının öldürüldüğü bir ortamda İstanbul Sözleşmesi’nin gerekliliğini herkese her fırsatta anlatmak ve yine anlatmak zorundayız. İstanbul sözleşmesi sözleşmeydi; adı üstünde sözleşme… tek adam yine sözünden döndü. Sözünün arkasında duramadı. İktidar İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak, biz kadınları daha da güvencesiz bıraktı, hukuksuz bıraktı. Biz kadınları sırtını dayamak istediği devletten yoksun bıraktı. İşte tam da bu nedenle ‘kadın cinayetleri politiktir’ derken aslında bu durumu kastediyorduk. Mağdur edilen, hukuktan mahrum bırakılan şiddete uğrayan kadınların da tek ama tek sorumlusudur bu iktidar’’ diyerek kamuoyu araştırmasının sunumunu tamamladı.
İlginizi Çekebilir