CHP lideri Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Teğmenlerin ihracına tepki gösteren Özel, "İktidar değiştikten sonra hiçbir kayıpları olmadan şanlı üniformalarına kavuşturacağız" dedi. Teğmenlerden istenecek olası tazminatın CHP'li vekillerin maaşından ödeneceğini açıklayan Özel, "Borç bizim borcumuzdur" ifadelerini kullandı.Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Kılıçlı yemin töreni sonrasında 5 teğmen ve 3 disiplin amiri hakkında verilen Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) ihraç kararına tepki gösteren Özel, "İktidar değiştikten sonra hiçbir kayıpları olmadan şanlı üniformalarına kavuşturacağız" dedi.Özgür Özel, teğmenlerden istenecek tazminatların CHP'li milletvekillerinin maaşından ödeneceğini açıklayarak, "Borç bizim borcumuzdur" dedi.
Özgür Özel'in açıklamaları şöyle:78 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan Kartalkaya Otel faciasının üzerinden tam 2 hafta geçti. İçişleri Bakanı olay günü tüm sorumluların 10 gün içinde belirleneceğini taahhüt etmişti. Bugün o sözün üzerinden tam 14 gün geçti. Sorumlular ortada yok. Sorumluluklar ortada yok.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak 11 ilde toplam 90 milletvekilimizle birlikte önümüzdeki 3 günde depremde yıkılan neresi varsa, hasar gören tüm illerde, tüm ilçelerde var gücümüzle olmaya, onlara 2 yıl önce olduğu gibi 2 yıl sonra da dokunmaya, dinlemeye, anlatmaya, onların sorunlarını yeniden Meclis'e taşımaya, onların sorunlarını yeniden kamuoyunda görünür kılmaya deprem bölgesine gidiyoruz.



KORSAN RAPOR ÇIKIŞI
Adalet Bakanı'nın önce resmi yazı ile görevlendirdiği, sonra kabul etmeyip, 'Bu rapora Bolu Belediyesi'ni ilave etmezseniz almayız' dedikleri, 'Bu rapordan Turizm Bakanlığı'nı çıkarmazsanız almayız' dedikleri rapora önce korsan dediler.Resmi görevlendirme yazısını açıkladık. İsimleri açıkladık. Resimleri açıkladık. O günkü bilirkişi, 7 kişilik bilirkişi heyeti, mesleki namuslarına da kişisel onurlarına da sahip çıktılar ve suçlu görmediklerini o rapora ilave etmediler.Suçlu gördüklerini de çıkarmadılar. Bu sefer önce dediler ki: O rapor korsandır, yoktur. Bizim bu raporu ifşa etmemizden ve bilirkişinin raporunun arkasında durmasından sonra bu kez 'İhtiyaç gördük, heyeti genişletiyoruz' dediler. Mevcut bilirkişiyi inkâr edemeden. O günden bugüne yeni bilirkişiler geldiler, birkaç gün çalıştılar ama ne eski rapor ne o rapora yeni bilirkişilerin ilavesi ne ayrı bir rapor, ortada hiçbir rapor yok.RAPOR KİMİ SUÇLUYOR?
Oysa gözaltındakiler hâkim karşısına çıkarken o rapora göre sorumlulukları belirlenecek, gözaltından tutukluğa sevki talep edilecek ya da edilmeyecek. Hâkim tarafından karar bilirkişinin bulduklarına göre verilecekti. Ama rapor İl Özel İdaresi'ni, dolayısıyla Bolu Valiliği'ni sorumlu tuttuğu için, rapora bu yönüyle Turizm Bakanı katılıp "Bunlar sorumlu." dediği için, rapor diğer taraftan Turizm İl Müdürlüğü'nü, Turizm Bakanlığı'nı sorumlu tuttuğu için, raporun da bu yönüne Bolu Valisi kabul edip "Doğrusu budur." dediği için raporun iki parçası birbirini suçlayan AK Partililerden ve onların atadıklarından oluşuyor.'FAR TUTULMUŞ TAVŞAN GİBİ'
Ne raporda ne bir başka yerde olmayan sorumluluğu sosyal medya faaliyetiyle CHP'ye yüklemeye çalışanların milletin gönlünde yeri olmadığı, herkesin bu meseleyi doğru yerden okuduğunu gördüler.Gözlerine far tutulmuş tavşan gibi hakikatin karşısında hareketsiz kaldılar. 14 gündür kıpırdayamıyorlar. 14 gündür bilirkişi raporu olmaksızın tutuklamalar yapıldı ve 14 gündür hâlen daha Bolu Cumhuriyet Başsavcısı'nın Ankara'dan yediği tazyik üzerine hakikatten "AK Parti'yi nasıl sıyırırım, buraya Cumhuriyet Halk Partisi'ni nasıl bulaştırırım?" bunun çabası var.'DENETİMİN KENDİLERİNDE OLDUĞUNU İFADE ETMİŞ'
Turizm Bakanı son televizyonlar önüne çıktığında 25 kez "Bilmiyorum, haberim yok, bilemiyorum." diyerek aslında nasıl bir acziyet içinde olduğunu ifade etmişti.Daha sonra kendisinin 2 yıl önce, 3 yıl önce çıktığı bir televizyon programı çıktı. O programda kendi ağzından tane tane "Belediyelerin iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatı dediğiniz aslında nedir biliyor musunuz? Yangın belgesidir, itfaiye içeriklidir. Bu belgeyi verirler, bir daha turizm tesislerinde denetleme yapmazlar. Bizde ise öyle değildir. Bizde sınıflandırma belgesi vardır. Bakanlığın belgesi, işletme belgesidir ve bakanlık düzenli olarak buraları kontrol eder, düzenli olarak gider, denetler" diyerek aslında Bolu Belediyesi'nin bir kere gitmesi gerektiğini ama daha sonra denetimin, rutininin kendilerinde olduğunu ve bir şey istenecekse kendilerinin isteyeceğini açıkça söylemiş.İçişleri Bakanı hâlen daha verdiği söze rağmen sessiz bir şekilde duruyor. Bu utanç, maalesef, bu mızrak daha fazla bu çuvala sığmaz.'YANLIŞ YAPTIN'
Bu utanç daha fazla gizlenemez ama bekleyecekler, bekliyorlar. 21 Ocak'ta yangın sürerken onlar önce 6, sonra 10 kaybımız var deyince biz 66 kaybı bilip "Valilik ya da bakan açıklayacak, onların görevidir, onlar açıklasın, spekülasyon olmasın." diye beklerken 6 saat Ankara İl Kongresi'ni bekletip Kürşat Zorlu'ya orada yangın sürerken sanki yangından kaçıyormuş Kürşat Zorlu gibi rozet takıp biz haftalık grup toplantısını ertelerken Ankara İl Kongresi'ni bir güzel yapıp oradaki konuşmasından sonra gerçek rakamı açıklayanlar bu sorumluyu da 23 Şubat'ı bekletip büyük kongrelerini yapıp güya bu yangının bakan üzerinden görevden alınınca AK Parti'nin sırtına yük olmasına engel olup çok sayıda bakan değişirken bu ve diğerlerini birlikte değiştirip bu işten kurtulma yoluna gidiyor.
'ERDOĞAN SORUMLU SENSİN'
Ben buradan Sayın Erdoğan'a sesleniyorum. Ankara İl Kongresi ayıplı bir işti. Yanlış yaptınız. Şimdi büyük kongreyi beklemek daha büyük bir yanlıştır. Bu bakanı derhâl görevden alınız. Çünkü onu ne gün görevden alırsanız alın şu gerçeği değiştiremezsiniz: Bu bakanı da iktidarınız boyunca bu ülkeye felâketler yaşatan bütün bakanları da atayan kalem sizsiniz. Kalem sizin, mürekkep sizin, sorumlu sizsiniz. Bunu değiştiremezsiniz.Meclis, facianın araştırılmasıyla ilgili bir araştırma komisyonu kurdu. Elbette oy da verdik, üye de veriyoruz, çalışmalarını da bekliyoruz.'MECLİS'İN ÖNEMLİ GÖREVİ'
Ancak bu komisyonun otele gidip "Yangın nasıl çıkmış? Sorumlu kimmiş? Neymiş?" diyerek bir süreç içinde yer alması yerine bu komisyonun Kartalkaya yangınından hareketle Türkiye'de bir daha benzer facialar yaşanmasın diye, bir anneanne 6 torununu birden kaybetmesin diye, bir baba iki oğlunu, onun iki oğlunu elleriyle toprağa görmesin diye, okullar kapanıp da karne sevinciyle eve koşan 36 bebek, evlat dün okul başı yapamayıp sıralarında karanfiller olmasın diye bu Meclis'in oturup bütün kanunları, bütün mevzuatları, sorumluluk alanlarını, yetkileri, eksik yetkilendirmeleri mutlaka doğru tarif etmesi ve Türkiye'yi bir daha bu meclis üyelerinin yaşanmayacağı şekilde gerekli yasal düzenlemeleri yapması bu Meclis'in önemli görevidir.'SORUMLULAR YARGILANACAK'
Peki, oradaki sorumlular ne olacak? Yerelde sorumlular yargılanacak. Yargı ne karar verirse ona hepimiz de süreçleri yakından takip ederek adil yargılama, delillerin doğru tartışılması, delillerin karartılmaması noktasında hukukçu milletvekillerimizle, barolarla, meslek örgütleriyle birlikte işin üstünde olacağız.'ANKARA'DA SORUMLULAR VAR'
Ama bu işin yerelde değil, daha yukarıda, burada, Ankara'da, tepelerde sorumluları var. Bunları bir savcı tutup da sorgulayamıyor. Örneğin Turizm ve Kültür Bakanı'na sorulacak çok sorunun, arılanacak çok cevabın ve gerçekten sorulacak bir hesabın olduğuna bu milletin yüzde 99,9'u ikna olmuş durumda.Ama bunu yapmak için bir soruşturma komisyonu kurmak gerekiyor Meclis'te. Bakanlar, Meclis'te kurulacak bir soruşturma komisyonu, bunun kurulma talebi suç duyurusudur.O dilekçenin Meclis'e gelmesi savcılık aşamasıdır. Meclis'teki komisyonun oluşturduğu raporun oylanması mahkemeye sevktir.SORUŞTURMA KOMİSYONU ÖNERİSİ
Kabulü Yüksek Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi'nin yargılamayı yapmasıdır. İşte bunun için bu Meclis'e görev düşüyor ama maalesef 16 Nisan 2017 referandumu bir tek adam rejimi yaratırken sahada işlenen suçların Ankara'da, tepedeki sorumlularını, bazen ve veya iş birlikçilerini sorgulayamama konusunda da kendisine önemli güvenceler aldı.Bakın, 1983'ten 2017'ye kadar yürütülen Anayasa'da, beğenmedikleri o Anayasa'da eğer böyle bir durum varsa 55 milletvekilinin, yüzde 10, imza atıp "Bu bakan soruşturulmalı." demesi yetiyordu. Bugün Meclis 600 kişi, 60 yetecekti. Sadece Meclis'in sayısı artsa, bu madde artmasa ama bu 60 kişi yerine şimdi sadece "Bu bakanın sorumluluğunu hissediyorum. Meclis bir komisyon kursun." diye önerecek milletvekili sayısı 301'e çıktı. 301 milletvekili imza atmadan "Bu bakanı konuşalım." bile diyemiyorsunuz ve Adalet ve Kalkınma Partisi ve MHP bir kenara ayrıldığında ve onu destekleyen DSP, bilmem tavrı ne olur, ve diğer ortakları ayrıldığında 279 milletvekili var.Hatta yanımıza DSP de gelse, bir imza da o verse 280 kişiyiz. Sadece "Bakalım." bile diyemiyoruz. Oysaki eski Anayasa'da "Bakalım." demek 276, "Yargılansın." demek yine 276 oyla olabilecekti. Şimdi biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ilgili gölge turizm bakanımızın ve grup başkanvekillerimizin ortak çalışmasıyla bir soruşturma komisyonu önerisini hazırladık.KAPI KAPI GEZECEK
Bu hafta içinde önce bütün muhalefet partilerinin değerli grup yönetimlerine ziyaretlerde bulunacağız. Onlardan 279 rakamını sağlayana kadar muhalefetten "Bu bakan yargılansın." önerisinde ortaklaşmak için çaba sarf edeceğiz.21 VEKİLE İHTİYAÇ VAR
Bundan önceki pratikler, bu meseleye samimi yaklaşımları bunu sağlayabileceğimizi gösteriyor. Ardından ardından 21 tane vicdanlı oy aldığı Anadolu'nun ve Trakya'nın temiz insanlarından korkacak, onların yüzüne bakamayacak hâle gelmeyecek milletvekiline ihtiyacımız var.AK Parti ve MHP'ye o gün sesleneceğiz. Milletvekillerine teker teker ulaşacağız ve diyeceğiz ki: Bu ayıba ortak olmayın.Gelin, bu bakanı Yüce Divan'a yollayalım. Anayasa Mahkemesi önünde açık bir şekilde bu çark nasıl kurulmuş, bu sistem nasıl çürümüş, bu denetimler nasıl olmamış, bu evlatlar nasıl yanmış, kül olmuş, bu hayatlar nasıl sönmüş, hep beraber bakalım.Biz ettiğimiz yeminin sorumluluğu ve ülkemizin insanlarına olan borcumuzla hepimizin içini yakan Kartalkaya'nın sorumlularının soruşturulması için Meclis'teki bulunan 593 babaya, anaya, evlada, kardeşe, bu milletin vazife verdiği 573 yüreğe ve beyne sesleniyoruz.6 ŞUBAT
Var mısınız? Bundan hesabı hep beraber soralım. Yangın faciası hâlâ yüreklerimizi yakarken yarın ben Adıyaman'da olacağım. Ertesi gün Kahramanmaraş'ta, ondan sonraki gün Hatay'da.Çünkü 2 yıl önce saat 04.17'de 7,7, 13.24'te 7,6 şiddetinde Kahramanmaraş merkezli ve 11 kentimizi yıkan 53.000'in üzerinde vatandaşımızın hayatını kaybetmesine sebebiyet veren ve ülkeyi o güne kadar 21 yıldır toplayan 3 trilyon dolardan fazla parayı 8 kez çıkardığı imar aflarıyla toplayıp dirençli kentler için bir kuruş harcamayan, o depremin olmaması için bir kuruş harcamayan, yalnızca imar affından 26 milyar lira toplayan, 21 yılda 3 trilyon dolar vergi toplayan ve bu faciaya engel olamayanların bu millete hem öncesindeki sorumlulukları hem deprem olduğu andan itibaren ki beceriksizlikleri, 3 gün boyunca harekete hazır Türk ordusunu korkuyla kışlada tutmaları, millet sefalet içinde, ayakları bileklerine kadar suda dururken, ilk önce hiç olmazsa bir çadır beklerken, kar altında, yağmur altında, çamur içinde duruyorken çadır sattıranları ve daha depremin 3. gününde seçim odaklı konuşmalara başlayanları, "1 yıl içinde herkes evine girecek." diyenleri unutmadık.
KONUTLAR TESLİM EDİLMEDİ
8-10 Şubat tarihlerinde Erdoğan yaptığı açıklamada, yani depremden 2 gün sonra ve depremden 4 gün sonra, 650.000 konutun yıkıldığını, devletin güçlü olduğunu ve 1 yıl içinde tüm konutların yapılarak vatandaşlara teslim edileceğinin sözünü vermişti.Devamında 15 Mart tarihli grup konuşmasında da ilk geri dönüşü yapıp 650.000 yıkılan konuttan 1 yıl içinde 319.000 konutu teslim edeceğinin sözünü vermiş, bu sözle seçimlere gitmiş.Bütün Türkiye'de günde defalarca yaptığı seçim konuşmalarında "1 yıl içinde herkesin evlerine kavuşacağını" söylemişti.Depremin 1. yılı bittiğinde çıktık, açıkladık. Teslim edilen konut sayısı ne 650.000 ne 319.000, sadece 18.019'du. Yani söz verilenin yüzde 2,7'si. Bu konuşmadan 2 ay sonra deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın çareliğini yalanla istismar ederek ve onların evlerine kavuşacağı ümidine oy veren seçmenlerin duygularını istismar ederek seçimi 2. turda kazanmış birisinin verdiği sözü yerine getirme oranı yüzde 2,7'ydi. Şimdi ise depremin 2. yılındayız.İnsan duyunca kulaklarına inanamıyor. "Deprem bölgesine verdiğimiz sözleri tutmanın mutluluğu içindeyim." diyor. Oysa bakın, Erdoğan'ın toplam yıkılan ev olarak söylediği rakam 650.000. 2 yıl sonunda kendi ağzından defalarca söylediği teslim edilen konut 201.000. Verdiği sözün sadece yüzde 30'unu tutmuş durumda. Diyor ki: "Verdiğim sözü tutmanın kıvancı içindeyim." Sayın Erdoğan, verdiğin söz bu. İlk gün, ilk gece, sonra 14 Mart'ta "650.000 konut yıkıldı. İlk gün hepsini vereceğim." dedin. 1 ay sonra "319.000'ini ilk yıl sonunda." dedin. Şu anda 650.000 konutun 201.000'ini verdin. Verdiğin sözün yüzde 30'undasın. Erdoğan'a inananların 10 tanesinin 3 tanesi konutta, 7 tanesi konteynerda ya da gurbette akrabalarının yanında.
'TUTULMAYAN SÖZLERİN İKİNCİ YIL DÖNÜMÜ'
Boş kentler, akrabalarının yanlarına sığınmış aileler, tutulmayan sözlerin 2. yıl dönümündeyiz. Şimdi, "3. yılın sonunda konutlar bitecek." diyor. İlk sözü 1 yılken ve 2 yılın sonunda yüzde 30'unu tutmuşken 3. yılda. Tut ki 3. yılda verildi.2 yıl boyunca, verdiğin sözden sonra 2 yıl boyunca konteynere mahkûm ettiklerinin yüzüne bakıp "Sözlerimizin hepsini tuttuk Allah'a şükür." diyemezsinizAyrıca ev teslim oranı Türkiye genelinde %30'ken Hatay'da 256.000 konutun sadece 46.000'i verilmiş, sözün tutulma oranı yüzde 18'dir. Hatay depremde kaybın da, maddi kayıpların da, can kayıplarının da neredeyse yarısına sahipken Hatay'a giderken de gecikenler, Hatay'ın bütün süreçlerinde de Hatay'a bir türlü yüzünü dönmeyenler bugün rakamlarla da yüzde 39'luk Hatay dışındaki yerlerde konut teslimi varken Hatay'ın oranıyla yüzde 30'a düşmekte, Hatay'ın kendi gerçekliği yüzde 18'de kalmaktadır.Deprem bölgesinde sadece teslim edilmeyen konut sorunu da yoktur. İlk başta sağlıkta, eğitimde, ticari yaşamda, sosyal yaşamda çok sayıda sorunlar varken bir yandan da bu iktidar rezerv alanla rant peşine koşmuş, bilimsel olanla çıkar ilişkili olan birbirine karışmış.,REZERV ALAN TEPKİSİ
Bir yeri rezerv alanı ilan edilmesiyle oraya yıllarca emek vermiş, evini kaybetmiş kişilerin mülksüzleştirilmesi söz konusu olabilmekte ve başta Hatay'da rezerv alan konusunda kimsenin içi rahat olmamakta, evinden olanlara, ellerinden aldıkları yerlerin kimlere nasıl peşkeş çekildiği konusunda duydukları kaygılara kimse net bir cevap verememektedir.Depremin ardından yapılan yargılamalar tam bir fiyaskodur. 2.031 soruşturma var, 1.397'si hakkında iddianame düzenlenmiş.Yani her 3 sorumludan biri şu ana kadar savcı karşısına bile çıkmamıştır. Ayrıca 2.031 dosyadan karara bağlananlar 75'tir. Oran yüzde 2,7'dir. Yani her 100 sorumludan 97'si henüz haklarında bir karar verilmemiştir.Yani her 100 aileden 97'sinin adalet beklentisi devam etmektedir. Biliyorsunuz, apartman isimleriyle, site isimleriyle bu salonda her hafta birkaç ailenin sorununu dile getirdik. Kiminin kısmi iyileşmeler oldu ama kimi hâlâ daha bu sorunla karşı karşıya ve sorumluların yurt dışına kaçmasından, izini kaybettirmesinden ya da bir şekilde işini halletmesinden acı çeken insanlar vardır.Yüz binlerce vatandaşımız koruyucu sağlık hizmetlerine ulaşamamaktadır. Aile hekimi yoktur, sağlık merkezi, aile sağlık merkezi yoktur, hemşire sayısı, doktor sayısı yetersizdir. Meslek örgütlerinin gönüllü onca dayanışmasına, çabasına rağmen bu alanı devlet hâlâ regüle edememiştir.
ASGARİ ÜCRET TEPKİSİ
Konut krizi sadece deprem bölgesinde değil 81 ilde sorun. Kiralar geçen seneden bu seneye iki kat daha pahalılandı. Kirada yine dünyada en pahalıyız. Türkiye enflasyonda dünyanın en kötü altıncı ülkesi.Açlık sınırı 22.131 lira olarak açıklanmıştır ve 22.104 lira olan asgari ücret cebe girmeden altında kalmıştır. Ocak enflasyonuna göre asgari ücretten 1.100 lira uçtu.'TEĞMENLER ONURUMUZDUR'
Türk Silahlı Kuvvetleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu güzel milleti ve bu güzel devleti, bu toprakları emanet ettiği, bu toprakların bir karışı için canını vermeye hazır, her birimizin huzuru için, ay yıldızlı şanlı bayrağın dalgalanması için gözünü kırpmadan canını vermeye hazır askerlerle, astsubaylarla, uzman çavuşlarla, subaylarla görev yapmaktadır.Bu ordunun şerefli subayları orduya katıldıkları ilk günden iki şeyin hayalini görürler: Bir, rütbe takacakları günün; bir de meslek hayatlarında ulaşacakları en üst rütbeden sonra şanla, şerefle bu ordudan görevini yapmış olarak uğurlanacakları günün.Bu bazen albaylıktan emekli olur, bazen yüzbaşılıktan, bazen amiral general, bazen çok erken bir şekilde ay yıldızlı al bayrağa sarılı bir tabutla. İkisini de birbirinden farklı görmezler.Bu teğmenler o hayalini gördükleri gün çok sevdikleri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e, orduya, bayrağa bağlılıklarını dile getirmek için kılıçlarını çekip ataya, bayrağa ve millete, devlete sadakat yemini etmek istediler.Yıllardır olan bu gelenek, belki de harp okuluna girerken onları oraya çeken o kılıç çatma törenine, izin istediler, "Olmaz." dediler. "Törende olmaz." Onlar da dedi ki: "Tören bitince, Sayın Cumhurbaşkanı gidince, protokol gidince biz bu töreni birlikte yaparız." Gittiler, yeminlerini yaptılar ve ardından "Emre itaatsizlik ettiniz." diye disiplin kuruluna sevk edildiler.Aslında ordunun şeref yılıydı bu yıl. Niye? Kurulduğu günden beri ilk kez Kara, Hava, Deniz Harp okullarının üçünün de birincisi bir kadın teğmendi.Bu hem Türk kadınının başarısıydı bu bir cumhuriyet hikâyesiydi ama bunu hazmedemeyen bazı şeriatçı odaklar, bunu hazmedemeyen birtakım tarikatlar, cemaatler 8 gün boyunca sosyal medyadan başta Ebru teğmen, teğmenlere saldırdılar. Selamını gülerek aldığı, hatırını sorduğu, ödülünü verdiği, elini sıktığı Ebru teğmene 8 gün sonra, 8 gün susup "Sen kime kılıç çekiyorsun?" diye çıkışta bulundu Erdoğan. O günden sonra biz itiraz ettik, millet sahip çıktı, Erdoğan suçladı. Maalesef, o günden sonra teğmenlere soruşturmalar açıldı ve maalesef geçen gün teğmenlerimizden 5'i ve 3 komutanları ordudan ihraç edildi. Birincisi, teğmenlere aylardır sosyal medyadan hakaret edenler, cinsiyetçi küfür edenler, tehdit edenler, açık açık hedef gösterenlere bir soruşturma açılmamışken teğmenler sırf "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." dedikleri için cezalandırılıp atıldılar. Ben şunu söyledim, söylemeye devam edeceğim: Teğmenlerimizle ilgili bir yanda bir cübbeli amirale soruşturmayı aylarca bekletip emekli hakkını verenler onların gençlik hayallerini mahvettiler. Yetmedi, komutanlarının emekliliklerini de vermeden, emeklilik çağındaki komutanlarını yaktılar, teğmenlerin de hayatını kararttılar. 5 teğmen ve 3 komutanı hepimizin onurudur, gururudur.'ÜNİFORMALARINA KAVUŞTURACAĞIZ'
Onlar kendilerini hangi mevkide, makamda görmek istiyorlarsa bunu sağlamak boynumuzun borcudur. İktidar değişene kadar onları misafir edeceğiz.İktidar değişiminden sonra mümkün olan en kısa süre neyse, birkaç hafta, birkaç ay içinde teğmenlerimizi hiçbir kayıpları olmadan, maddi ve manevi, dönem arkadaşlarından asla geri bırakmadan, asla geri bırakmadan teğmenlerimizi, bu kayıplarını telâfi edeceğiz ve onları o şanlı üniformalarına mutlaka karıştıracağız, mutlaka kavuşturacağız.
TEĞMENLERİN BORCUNU CHP ÖDEYECEK
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde, daha önce Meclis tarihinde yapılmamış bir şey yapacağız. Biraz önce Sayın Grup Başkanvekilim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu'nun oturum sayısını da vererek resmî oturumu açtı, birazdan da kapatacak. Biz kapalı oturumlarda bazı kararlar alıyoruz: Siyasi kararlar ya da maddi konularla ilgili kararlar.Şimdi hem bu teğmenlerimizle hem de Tuzla Piyade Okulu'ndan uzaklaştırılan 7 teğmen vardı, hatırlıyor musunuz? Atatürk'ün resmini yakasına takmayanlara saldırdıkları için, had bildirdikleri için, görev yaptıkları için ordudan atılmışlardı. İkisi yürütmeyi durdurmayla döndüBiri "Dönmem." dedi, yargılandı. Diğer dördü de, 5 teğmenimize orduya girdikleri ilk gün yedikleri ilk lokma ekmekten attıkları kurşuna, giydikleri kıyafetten terliğe kadar bütün yapılan masrafı faiziyle çıkarıp 128'er milyon tazminat belirlemişler bu 5 teğmen için.Bu 5, bizim bugünkü, bu süreçteki 5 teğmeni de yargılıyorlar, attılar. Onlara da tazminat çıkabilir ya da çıkmaz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu kapalı oturumlarda yaptığı oylamayı bugün hiç kimseden gizlemeden, saklamadan burada huzurunuzda yapıyor. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu milletvekillerinin Tuzla Piyade Okulu'ndan atılan 5 teğmenin ve burada, okuldan atılan 5 teğmenin, diğer 5 teğmenin çıkmış tazminatlarını, bu teğmenlerimizin de çıkacak olası tazminatlarını maaşlarından yapacağımız kesintilerle ödemelerini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler? Etmeyenler? Oy birliğiyle kabul edilmiştir. Teğmenimin yediği ekmek de, yaktığı kurşun da borç bizim borcumuzdur.Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Cumhuriyet Halk Partisi nerede durması gerekiyorsa orada durmaya, hangi kararı alması gerekiyorsa o kararı almaya, kime sahip çıkması gerekiyorsa ona sahip çıkmaya devam edecek."Gerçek Gündem