Aylin BAYRAM/ İZMİR GÜNDEMİ- Türkiye’nin su gündeminin tartışılacağı ‘Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi’ başladı. CHP’li 11 Büyükşehir Belediye Başkanı’nın katılımıyla başlayan zirve; su, kuraklık ve iklim değişikliğini konu alıyor. Su zirvesine, Adana Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfi Savaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak ve ilçe belediye başkanları, bilim insanları, STK’lar katıldı.
Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi’ne ev sahipliği yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “İzmir’de Türkiye’nin yeni su politikasının temellerinin atıldığı bu zirveye hoş geldiniz. Yer altı suları yüzlerce metre derinlere çekildi, bereketli topraklarımız kuruma tehlikesi altında. Türkiye’nin bugün kuraklıkla tanışmasının nedeni suyun tarımda yanlış kullanılması. 2019 verilerine göre yüzde 77’si tarımsal sulamada kullanılıyor. Bilim, içme suyumuzu ve doğamızı koruyarak devam etmemizi istiyor. Artık bereket değil, kuraklık ve yoksulluk tohumları atıyor. Burada ülkemiz için çağdaş bir su politikası açıklayacağız. Türkiye’nin 27 belediye başkanının imzasını taşıyan metin dileriz ihtiyacımız olan şu 3 duyguyu çoğaltsın, cesaret, umudumuz canımız gibi sahip çıktığımız beraberliğimiz… Bugün her biri kendi kentinde başarı hikayeleri yazan belediye başkanlarımız burada.”
“Başka bir su yönetiminin mümkün olduğunu biliyoruz. Bu yüzden bu manifestoyu hazırladık” açıklamasının ardından 10 maddelik manifestoyu okuyan Başkan Soyer, “Su her şeye aittir. Gülüşümüz ve göz yaşımızda bugün burada bulunmamamızda suyun izi vardır. Dünyadaki tüm varlıklar birbirine suyla bağlanmıştır. İklim krizinin en büyük tehlikesi kuraklıktır. Bizler 11 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak bu vicdani sorumlulukla birlikte İzmir’de buluştuk. Türkiye için başka bir su politikası önermek ve kuraklığı azaltmak için bir aradayız. Kuraklık için 5 ilke belirledik;
1- Katılımcı bir su yönetim modeli oluşturmak. Su yönetimi, şehir, havza ve ülke ölçeğindeki su kullanıcısı tüm paydaşların; tarım örgütleri, sanayiciler, evsel su kullanıcıları. meslek örgütleri, doğa ve çevre örgütlerinin içinde yer alacağı yepyeni, katılımcı bir anlayışla gerçekleştirilmelidir.
2- Tüm kullanım alanlarında arzın değil talebin yönetilmesi. Plansız gelişen kullanım talepleri için sürekli daha fazla arz yaratma politikası yerine, başta tarımsal sulama ve sanayi olmak üzere düşük su kullanımıyla yüksek gelir elde edilen ekonomik modeller tasarlanmalı ve teşvik edilmelidir.
3-Su yatırımlarının havza ölçeğinde planlanması. Su kaynaklarının, yer üstü ve yer altı sularının miktarının, su bütçesinin hangi kullanımlara tahsis edileceği havza ölçeğinde belirlenmelidir. Verilen tahsisler denetlenmeli, su kullanımlarının sektörel tahsis miktarlarını aşmasına izin verilmemelidir. Her bir havzada planlanan su yatırımlarının birbirini nasıl etkilediği kümülatif olarak ölçülmeli yatırım kararlan havza ölçeğinde bu stratejik değerlendirme yapıldıktan sonra alınmalıdır. Asgari harcama ile azami verim esas olmalıdır.
4-Doğanın su döngüsünün korunması, 1960'lardan bu yana suyun döngüsüne yapılan müdahaleler sonucunda birçok canlı türü tehlike altına girmiş; göller ve sulak alanlar kurumuş, nehir ekosistemleri zarar görmüştür. Ülkemizdeki su kullanım hedefleri. iklim krizi dikkate alınarak yeniden tarif edilmelidir. Yatırımlar planlanırken yer altındaki, sulak alanlar ve nehirlerdeki ekolojik su varlığının sürdürülebilirliği dikkate alınmalıdır. Canlıların ihtiyacı olan suyun ekolojik dengeyi ve su döngüsünü bozacak biçimde kirletilmesine, azaltılmasına yol açan uygulama yapılaşma ve madencilik gibi faaliyetlere izin verilmemelidir.
Suyun ekosistem ve sektörler arası döngüsel kullanımı. Tarımda, sanayide ve evlerde kullanılan atık suyun gerekli arıtma süreçlerinden geçtikten sonra farklı sektörler ve ekosistem arasında transferi sağlanmalıdır. Şehir içinde ve tarım alanlarında yağmur hasadına yönelik yöntemler yaygınlaştırılmalı; su ihtiyacının yerinde temini, kullanımı ve dönüştürülmesine yönelik döngüsel çözümler teşvik edilmelidir.
Bu ilkeler doğrultusunda, aşağıdaki 10 somut adım hemen atılmalıdır:
1. Su yönetimiyle ilgili koordinasyonsuzluk ortadan kaldırılmalı, kurumlar arasındaki yetki ve sorumluluk karmaşasına son verilmelidir.
2. Tüm paydaşların mutabakatı alınarak hazırlanan bir Su Kanunu yürürlüğe konmalı, su havzası planlama ve uygulamalarında yerel yönetimler güçlü ve yetkili yapılar haline getirilmedir.
3. Su yatırımları havza ölçekli bütüncül planlarla uyumlu olarak su ve atik su master planlarına göre yapılmalı: kamu kaynakları ekonomik ve ekolojik fizibilitesi düşük yatırımlara aktarılmamalıdır. Yerel yönetimlerin çevresel altyapı projelerine yönelik kaynakları artırılmalıdır.
4. iklim krizi ile etkin mücadele için imzalanan Paris İklim Anlaşması ivedilikle onaylanmalı: iklim değişikliğinin yaratacağı olumsuz etkilerin önlenmesi amacına yönelik hazırlanan İklim Değişikliği Kanun Tasarısı üzerinde çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır.
5. Kuruyan göllerin. Salda Gölü. Burdur Gölü, Tuz Gölü. Seyfe Gölü ve diğer sulak alanların tahribatı sonlandırılarak restore edilmeli ve doğal su döngüleri korunmalıdır.
6. Su havzalanındaki tüm noktasal ve yaygın kirlilik kaynakları kontrol altına alınmalı: merkezi ve yerel idarelerce etkin bir şekilde denetlenmelidir.
7. Tarımda doğru ürün planlaması yapılarak ve tasarruflu sulama sistemlerine geçilerek su israfı önlenmeli, tarımsal sulama en az P oranında azaltılmalıdır. Bu amaçla, ekonomik değeri yüksek ve su talebi olmayan yerel tohum ve hayvan ırkları teşvik edilmelidir.
8. İstanbul'a yapılmak istenen "Beton Kanal" gibi suyun doğal döngüsüne zarar veren tüm israf projeleri iptal edilmelidir.
9. Güncelliğini yitiren su ve kanalizasyon idaresi mevzuatı yeniden düzenlenmeli: büyükşehir statüsünde olmayan diğer illerde de su ve kanalizasyon idareleri kurulmalıdır.
10. Yaşamın vazgeçilmez unsuru olan su, temel kamusal hak olarak kabul edilmeli, ekolojik ve toplumsal bir değer olarak tanımlanmalı, su hizmetlerinde kamu işletmeciliği esas alınmalıdır.
Biz Türkiye'nin 22 belediye başkanı, yetki, görev ve sorumluluklanmiz doğrultusunda kendi illerimizdeki su yönetimini yukarıdaki ilkeler doğrultusunda gerçekleştireceğimizi beyan ediyoruz. Bu belgede çerçevesi çizilen su politikası ülkemizde tesis edilene kadar, çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye ve hep birlikte haykırmaya devam edeceğiz:
Başka bir su yönetimi mümkün!”
Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi’ne ev sahipliği yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “İzmir’de Türkiye’nin yeni su politikasının temellerinin atıldığı bu zirveye hoş geldiniz. Yer altı suları yüzlerce metre derinlere çekildi, bereketli topraklarımız kuruma tehlikesi altında. Türkiye’nin bugün kuraklıkla tanışmasının nedeni suyun tarımda yanlış kullanılması. 2019 verilerine göre yüzde 77’si tarımsal sulamada kullanılıyor. Bilim, içme suyumuzu ve doğamızı koruyarak devam etmemizi istiyor. Artık bereket değil, kuraklık ve yoksulluk tohumları atıyor. Burada ülkemiz için çağdaş bir su politikası açıklayacağız. Türkiye’nin 27 belediye başkanının imzasını taşıyan metin dileriz ihtiyacımız olan şu 3 duyguyu çoğaltsın, cesaret, umudumuz canımız gibi sahip çıktığımız beraberliğimiz… Bugün her biri kendi kentinde başarı hikayeleri yazan belediye başkanlarımız burada.”
“Başka bir su yönetiminin mümkün olduğunu biliyoruz. Bu yüzden bu manifestoyu hazırladık” açıklamasının ardından 10 maddelik manifestoyu okuyan Başkan Soyer, “Su her şeye aittir. Gülüşümüz ve göz yaşımızda bugün burada bulunmamamızda suyun izi vardır. Dünyadaki tüm varlıklar birbirine suyla bağlanmıştır. İklim krizinin en büyük tehlikesi kuraklıktır. Bizler 11 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak bu vicdani sorumlulukla birlikte İzmir’de buluştuk. Türkiye için başka bir su politikası önermek ve kuraklığı azaltmak için bir aradayız. Kuraklık için 5 ilke belirledik;
1- Katılımcı bir su yönetim modeli oluşturmak. Su yönetimi, şehir, havza ve ülke ölçeğindeki su kullanıcısı tüm paydaşların; tarım örgütleri, sanayiciler, evsel su kullanıcıları. meslek örgütleri, doğa ve çevre örgütlerinin içinde yer alacağı yepyeni, katılımcı bir anlayışla gerçekleştirilmelidir.
2- Tüm kullanım alanlarında arzın değil talebin yönetilmesi. Plansız gelişen kullanım talepleri için sürekli daha fazla arz yaratma politikası yerine, başta tarımsal sulama ve sanayi olmak üzere düşük su kullanımıyla yüksek gelir elde edilen ekonomik modeller tasarlanmalı ve teşvik edilmelidir.
3-Su yatırımlarının havza ölçeğinde planlanması. Su kaynaklarının, yer üstü ve yer altı sularının miktarının, su bütçesinin hangi kullanımlara tahsis edileceği havza ölçeğinde belirlenmelidir. Verilen tahsisler denetlenmeli, su kullanımlarının sektörel tahsis miktarlarını aşmasına izin verilmemelidir. Her bir havzada planlanan su yatırımlarının birbirini nasıl etkilediği kümülatif olarak ölçülmeli yatırım kararlan havza ölçeğinde bu stratejik değerlendirme yapıldıktan sonra alınmalıdır. Asgari harcama ile azami verim esas olmalıdır.
4-Doğanın su döngüsünün korunması, 1960'lardan bu yana suyun döngüsüne yapılan müdahaleler sonucunda birçok canlı türü tehlike altına girmiş; göller ve sulak alanlar kurumuş, nehir ekosistemleri zarar görmüştür. Ülkemizdeki su kullanım hedefleri. iklim krizi dikkate alınarak yeniden tarif edilmelidir. Yatırımlar planlanırken yer altındaki, sulak alanlar ve nehirlerdeki ekolojik su varlığının sürdürülebilirliği dikkate alınmalıdır. Canlıların ihtiyacı olan suyun ekolojik dengeyi ve su döngüsünü bozacak biçimde kirletilmesine, azaltılmasına yol açan uygulama yapılaşma ve madencilik gibi faaliyetlere izin verilmemelidir.
Suyun ekosistem ve sektörler arası döngüsel kullanımı. Tarımda, sanayide ve evlerde kullanılan atık suyun gerekli arıtma süreçlerinden geçtikten sonra farklı sektörler ve ekosistem arasında transferi sağlanmalıdır. Şehir içinde ve tarım alanlarında yağmur hasadına yönelik yöntemler yaygınlaştırılmalı; su ihtiyacının yerinde temini, kullanımı ve dönüştürülmesine yönelik döngüsel çözümler teşvik edilmelidir.
Bu ilkeler doğrultusunda, aşağıdaki 10 somut adım hemen atılmalıdır:
1. Su yönetimiyle ilgili koordinasyonsuzluk ortadan kaldırılmalı, kurumlar arasındaki yetki ve sorumluluk karmaşasına son verilmelidir.
2. Tüm paydaşların mutabakatı alınarak hazırlanan bir Su Kanunu yürürlüğe konmalı, su havzası planlama ve uygulamalarında yerel yönetimler güçlü ve yetkili yapılar haline getirilmedir.
3. Su yatırımları havza ölçekli bütüncül planlarla uyumlu olarak su ve atik su master planlarına göre yapılmalı: kamu kaynakları ekonomik ve ekolojik fizibilitesi düşük yatırımlara aktarılmamalıdır. Yerel yönetimlerin çevresel altyapı projelerine yönelik kaynakları artırılmalıdır.
4. iklim krizi ile etkin mücadele için imzalanan Paris İklim Anlaşması ivedilikle onaylanmalı: iklim değişikliğinin yaratacağı olumsuz etkilerin önlenmesi amacına yönelik hazırlanan İklim Değişikliği Kanun Tasarısı üzerinde çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır.
5. Kuruyan göllerin. Salda Gölü. Burdur Gölü, Tuz Gölü. Seyfe Gölü ve diğer sulak alanların tahribatı sonlandırılarak restore edilmeli ve doğal su döngüleri korunmalıdır.
6. Su havzalanındaki tüm noktasal ve yaygın kirlilik kaynakları kontrol altına alınmalı: merkezi ve yerel idarelerce etkin bir şekilde denetlenmelidir.
7. Tarımda doğru ürün planlaması yapılarak ve tasarruflu sulama sistemlerine geçilerek su israfı önlenmeli, tarımsal sulama en az P oranında azaltılmalıdır. Bu amaçla, ekonomik değeri yüksek ve su talebi olmayan yerel tohum ve hayvan ırkları teşvik edilmelidir.
8. İstanbul'a yapılmak istenen "Beton Kanal" gibi suyun doğal döngüsüne zarar veren tüm israf projeleri iptal edilmelidir.
9. Güncelliğini yitiren su ve kanalizasyon idaresi mevzuatı yeniden düzenlenmeli: büyükşehir statüsünde olmayan diğer illerde de su ve kanalizasyon idareleri kurulmalıdır.
10. Yaşamın vazgeçilmez unsuru olan su, temel kamusal hak olarak kabul edilmeli, ekolojik ve toplumsal bir değer olarak tanımlanmalı, su hizmetlerinde kamu işletmeciliği esas alınmalıdır.
Biz Türkiye'nin 22 belediye başkanı, yetki, görev ve sorumluluklanmiz doğrultusunda kendi illerimizdeki su yönetimini yukarıdaki ilkeler doğrultusunda gerçekleştireceğimizi beyan ediyoruz. Bu belgede çerçevesi çizilen su politikası ülkemizde tesis edilene kadar, çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye ve hep birlikte haykırmaya devam edeceğiz:
Başka bir su yönetimi mümkün!”