Gezi Davası'nda beraat kararı veren hakimlere jet hızıyla başlatılan soruşturmaya İZAV'dan tepki geldi. İZAV yönetim kurulu tarafından yapılan açıklamada, yargının katlediğine vurgu yapılarak, bağımızsızlık vurgusu yapıldı.
İşte o açıklama;
“Bağımsız yargı, insan haklarının ve özgürlüklerinin başlıca güvencesi, hukuk devletinin özü, varlığının da temel unsurlarındandır.’’ Cumhuriyetin bekçileri olarak her alanda kanunları uygulamak için var gücümüzle çırpınan biz hukukçulara öğretilen ilk şey yargının bağımsızlığıdır.
Mahkemelerin bağımsızlığı ile yargının yasama ve yürütme organlarına karşı bağımsız yapısı güvence altındadır. Hakim ve savcılar her türlü maddi ve manevi baskı, emir ve telkinden uzak Anayasaya, hukuka ve usul hükümlerine uygun olarak vicdani kanaatlerine göre yargı yetkilerini kullanır, daha doğrusu kullanması gerekir. Yargıçlar her şeyden önce kanunu gözeterek vicdanları ışığında karar vermelidir. Gezi Davası kararı sonrasından bir kez daha yargının katledilişine tanıklık ettik. Unutmayınız ki, asıl olan özgürlüktür. Yargı kin gütmez, vatandaşa husumet beslemez, beraat eden sanığın özgürlüğünden rahatsız olmaz.
Yargı bağımsızlığı hukukun üstünlüğü için bir ön şart ve adil yargılanmanın temel bir teminatıdır. Hâkimler “vatandaşların hayatları, özgürlükleri, hakları, sorumlulukları ve mal varlığı üzerinde nihai kararı vermekle görevlendirilmişlerdir” (BM Temel İlkelerinin Esas Sayısı: 2016/197 Karar Sayısı: 2016/190 tekrarı olarak Pekin Bildirgesi’nde ve ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. ve 6. maddelerinde ifade edilmiştir).
HSK’nın, Gezi Davasında yargılanan sanıkların suçsuz oldukları kanaatine vararak beraat kararı veren hakimlere jet hızıyla soruşturma izni vermesi; laik, demokratik, sosyal, bağımsız bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine yazılmış kara bir lekedir.
İZAV olarak yargının bağımsızlığı üzerine düşmüş bu karanlığı kınıyoruz!
İşte o açıklama;
“Bağımsız yargı, insan haklarının ve özgürlüklerinin başlıca güvencesi, hukuk devletinin özü, varlığının da temel unsurlarındandır.’’ Cumhuriyetin bekçileri olarak her alanda kanunları uygulamak için var gücümüzle çırpınan biz hukukçulara öğretilen ilk şey yargının bağımsızlığıdır.
Mahkemelerin bağımsızlığı ile yargının yasama ve yürütme organlarına karşı bağımsız yapısı güvence altındadır. Hakim ve savcılar her türlü maddi ve manevi baskı, emir ve telkinden uzak Anayasaya, hukuka ve usul hükümlerine uygun olarak vicdani kanaatlerine göre yargı yetkilerini kullanır, daha doğrusu kullanması gerekir. Yargıçlar her şeyden önce kanunu gözeterek vicdanları ışığında karar vermelidir. Gezi Davası kararı sonrasından bir kez daha yargının katledilişine tanıklık ettik. Unutmayınız ki, asıl olan özgürlüktür. Yargı kin gütmez, vatandaşa husumet beslemez, beraat eden sanığın özgürlüğünden rahatsız olmaz.
Yargı bağımsızlığı hukukun üstünlüğü için bir ön şart ve adil yargılanmanın temel bir teminatıdır. Hâkimler “vatandaşların hayatları, özgürlükleri, hakları, sorumlulukları ve mal varlığı üzerinde nihai kararı vermekle görevlendirilmişlerdir” (BM Temel İlkelerinin Esas Sayısı: 2016/197 Karar Sayısı: 2016/190 tekrarı olarak Pekin Bildirgesi’nde ve ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. ve 6. maddelerinde ifade edilmiştir).
HSK’nın, Gezi Davasında yargılanan sanıkların suçsuz oldukları kanaatine vararak beraat kararı veren hakimlere jet hızıyla soruşturma izni vermesi; laik, demokratik, sosyal, bağımsız bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine yazılmış kara bir lekedir.
İZAV olarak yargının bağımsızlığı üzerine düşmüş bu karanlığı kınıyoruz!