Bu hedef doğrultusunda ilk adımı zeytinyağı ile atan Edes Öz, “Yaşadıklarımızdan duyduklarımızdan biliyoruz ki başında durmadan olmaz. Uzaktan kumandayla plaza hayatıyla çiftçilik yok” diye konuştu.
Doğma büyüme Ankaralı Damla Edes Öz'ün zeytinyağı ile tanışması, ailesinin hasat zamanı sonrası 'sizin de payınıza bu düştü' diye gönderilen yağ ile başladı. Başlarda 'burun kıvırdığı' bu yağın
vazgeçilmez savunucusuna dönüşen Öz, “Ben ve eşim doğma büyüme Ankaralı. İzmirle bağımız derseniz, eşimin ailesinin kökeni İzmir Dikili. Dikili bizim için yazlıkların, bir de içinde zeytin ve meyve ağaçlarının, toprağımızın olduğu yer. Bir Ankaralı olarak zeytinyağı bildiğimiz bir şey değildi. Zeytinyağı, uzun yıllar, senede bir, yağımız sıkıldı sizin payınız diye Ankara'daki evimize gönderilirdi. Biz buraya gelince ise daha merak sardı. Gidip gelmelerle orada bir cennet, cevher varmış farkında olmadığımız” dedi.
ÇILGIN TALEBE KANMADI
Zeytinlerin kontinü sistem ve soğuk sıkımla, sahiplerine ulaşmadan toptancıya gittiğini anlatan Damla Edes Öz, “İki yıl önce profesyonel iş hayatıma nokta koydum. Zeytin ağaçlarıyla ilgilenmeye başladım. Geçtiğimiz yıl elde ettiğimiz yağı Ankara ve İstanbul'da aileme, arkadaşlarıma gönderdim. Çılgın bir taleple karşılaştım” diye konuştu. Bu çılgın talebe karşı emin adımlarla ilerleme yolunu seçen Öz şöyle devam etti, “O talebi karşılayacak arzım halen de yok. Yapar mıyız yapmaz mıyız? Yaşadıklarımızdan duyduklarımızdan biliyoruz ki başında durmadan olmaz. Uzaktan kumandayla plaza hayatıyla çiftçilik yok. Ben yıllar önce rahmetli kayınpederimin gönderdiği yağa burun kıvırırdım. Şu an geldiğimiz noktada yağın kendisine değil, ağacına da hayranım. Çünkü, toprakla ilgili yaptığınız her şey size dönüyor. Klişe bir laf değil söylediğim, ağaca ne yönde emek verirsen, ağacın bakımı olsun, budaması olsun, karşılığını alıyorsun.”
ÖNCELİK BİLGİ AÇIĞINI KAPATMA
Damla Edes Öz, Zeytindostu Derneği eğitimleri olmak üzere zeytinyağına dair ne var ise öğrenmeye odaklanırken yeni gelişmelerden haberdar olma sürecini, 'sağlıklı yetiştirme, sağlıklı sıkma, sağlıklı koruma' ile tamamladığını belirterek yaptığı işi doğru ve düzgün yapmanın önemine dikkat çekti. Öz, “30- 40 kilogramı bulduğumuz çok ağaç var, ama bulamadığımız çok ağaç da var. Asit oranımız 0.8'in altında. Hedefimiz daha iyi bir noktaya getirmek. Yaklaşık 300 olan ağaç sayısını deliceleri aşılayarak artırmak hedefindeyiz. Zira, arazimiz çok dik ve yamaçlı. Oraya yapılacak yatırım standart bir zeytinliğe yapılacak bir yatırımdan çok daha yüksek maliyetlerde ve şu ekonomik koşularda bu iş onu maalesef karşılayacak bir iş değil. Adım adım ilerleyeceğiz. Çünkü, maalesef Türkiye'de ne kadar markalaşırsanız markalaşın, zeytincilik ticari olarak sizi zengin edecek bir iş değil. Gönül verecekseniz yapılacak bir iş bu. O nedenle bir iş yapıyorsak düzgün yapmak gibi bir hedefimiz var ” dedi.
MARKA İSMİ HERŞEYİ ANLATIYOR
Damla Edes Öz, ürettikleri zeytinyağı markasının hikayesini ise şöyle ifade ediyor, “Mine kayınvalidemin ismi. Ağaçların çoğu onun adına zaten, o hayatta iken, onun talebi ile ekilmiş. Eşim maden mühendisi. İngilizce maden mine demek. Eşimi ve annesini de ifade etmesi için ikisini kullandık. D' de ben oluyorum. Orada bir ismi koyuyorsunuz, ailenizin de ismini, çocuklarınızın da ismini koyuyorsunuz ve iyi bir şey bırakmak istiyorsunuz.”
GEÇİCİ BİR HEVES DEĞİL
Damla Edes Öz, zeytinyağı dışında enginar tarımına yönelerek, bu alanda da deneyim ve birikimlerini artırmaya odaklandı. İki arkadaşı ile birlikte ekimini yaptıkları 60 dönüm arazide 300 bin adet enginar elde eden Öz, yakın bir gelecekte işleme tesisi kurmayı hedeflediklerini açıkladı. Damla Edes Öz, “Geçtiğimiz yıl eş zamanlı iki arkadaşla birlikte enginar üzerine çalışmaya başladık. Sakız mor dediğimiz geleneksel türleri kullandık. 60 dönüm arazide yaptığımız üretimde başarılı olduk. Ürün kalitesinde bir sıkıntı yaşamadık. Sebze toptancıları müşterimiz oldu. Nihai hedefimiz orta ölçekli bir işletme olarak bunları işlemek ve markalaşarak raf ömrü uzun ürünler haline getirmek, kendi markamızla piyasaya sunmak. İyi tarım uygulamalarını esas aldık. Kullanılan bütün ilaçlar ve uygulamalar iyi tarımla uyumlu. Çocuklarımıza yediremeyeceğimiz hiç bir şey üretmemeyi esas aldık. Tarıma olan ilgim gelin hanım geldi bir iki yıl hevesini alır vazgeçer denebilecek geçici bir heves değil. Toprakla uğraşmayı çok seviyorum” dedi.
Doğma büyüme Ankaralı Damla Edes Öz'ün zeytinyağı ile tanışması, ailesinin hasat zamanı sonrası 'sizin de payınıza bu düştü' diye gönderilen yağ ile başladı. Başlarda 'burun kıvırdığı' bu yağın
vazgeçilmez savunucusuna dönüşen Öz, “Ben ve eşim doğma büyüme Ankaralı. İzmirle bağımız derseniz, eşimin ailesinin kökeni İzmir Dikili. Dikili bizim için yazlıkların, bir de içinde zeytin ve meyve ağaçlarının, toprağımızın olduğu yer. Bir Ankaralı olarak zeytinyağı bildiğimiz bir şey değildi. Zeytinyağı, uzun yıllar, senede bir, yağımız sıkıldı sizin payınız diye Ankara'daki evimize gönderilirdi. Biz buraya gelince ise daha merak sardı. Gidip gelmelerle orada bir cennet, cevher varmış farkında olmadığımız” dedi.
ÇILGIN TALEBE KANMADI
Zeytinlerin kontinü sistem ve soğuk sıkımla, sahiplerine ulaşmadan toptancıya gittiğini anlatan Damla Edes Öz, “İki yıl önce profesyonel iş hayatıma nokta koydum. Zeytin ağaçlarıyla ilgilenmeye başladım. Geçtiğimiz yıl elde ettiğimiz yağı Ankara ve İstanbul'da aileme, arkadaşlarıma gönderdim. Çılgın bir taleple karşılaştım” diye konuştu. Bu çılgın talebe karşı emin adımlarla ilerleme yolunu seçen Öz şöyle devam etti, “O talebi karşılayacak arzım halen de yok. Yapar mıyız yapmaz mıyız? Yaşadıklarımızdan duyduklarımızdan biliyoruz ki başında durmadan olmaz. Uzaktan kumandayla plaza hayatıyla çiftçilik yok. Ben yıllar önce rahmetli kayınpederimin gönderdiği yağa burun kıvırırdım. Şu an geldiğimiz noktada yağın kendisine değil, ağacına da hayranım. Çünkü, toprakla ilgili yaptığınız her şey size dönüyor. Klişe bir laf değil söylediğim, ağaca ne yönde emek verirsen, ağacın bakımı olsun, budaması olsun, karşılığını alıyorsun.”
ÖNCELİK BİLGİ AÇIĞINI KAPATMA
Damla Edes Öz, Zeytindostu Derneği eğitimleri olmak üzere zeytinyağına dair ne var ise öğrenmeye odaklanırken yeni gelişmelerden haberdar olma sürecini, 'sağlıklı yetiştirme, sağlıklı sıkma, sağlıklı koruma' ile tamamladığını belirterek yaptığı işi doğru ve düzgün yapmanın önemine dikkat çekti. Öz, “30- 40 kilogramı bulduğumuz çok ağaç var, ama bulamadığımız çok ağaç da var. Asit oranımız 0.8'in altında. Hedefimiz daha iyi bir noktaya getirmek. Yaklaşık 300 olan ağaç sayısını deliceleri aşılayarak artırmak hedefindeyiz. Zira, arazimiz çok dik ve yamaçlı. Oraya yapılacak yatırım standart bir zeytinliğe yapılacak bir yatırımdan çok daha yüksek maliyetlerde ve şu ekonomik koşularda bu iş onu maalesef karşılayacak bir iş değil. Adım adım ilerleyeceğiz. Çünkü, maalesef Türkiye'de ne kadar markalaşırsanız markalaşın, zeytincilik ticari olarak sizi zengin edecek bir iş değil. Gönül verecekseniz yapılacak bir iş bu. O nedenle bir iş yapıyorsak düzgün yapmak gibi bir hedefimiz var ” dedi.
MARKA İSMİ HERŞEYİ ANLATIYOR
Damla Edes Öz, ürettikleri zeytinyağı markasının hikayesini ise şöyle ifade ediyor, “Mine kayınvalidemin ismi. Ağaçların çoğu onun adına zaten, o hayatta iken, onun talebi ile ekilmiş. Eşim maden mühendisi. İngilizce maden mine demek. Eşimi ve annesini de ifade etmesi için ikisini kullandık. D' de ben oluyorum. Orada bir ismi koyuyorsunuz, ailenizin de ismini, çocuklarınızın da ismini koyuyorsunuz ve iyi bir şey bırakmak istiyorsunuz.”
GEÇİCİ BİR HEVES DEĞİL
Damla Edes Öz, zeytinyağı dışında enginar tarımına yönelerek, bu alanda da deneyim ve birikimlerini artırmaya odaklandı. İki arkadaşı ile birlikte ekimini yaptıkları 60 dönüm arazide 300 bin adet enginar elde eden Öz, yakın bir gelecekte işleme tesisi kurmayı hedeflediklerini açıkladı. Damla Edes Öz, “Geçtiğimiz yıl eş zamanlı iki arkadaşla birlikte enginar üzerine çalışmaya başladık. Sakız mor dediğimiz geleneksel türleri kullandık. 60 dönüm arazide yaptığımız üretimde başarılı olduk. Ürün kalitesinde bir sıkıntı yaşamadık. Sebze toptancıları müşterimiz oldu. Nihai hedefimiz orta ölçekli bir işletme olarak bunları işlemek ve markalaşarak raf ömrü uzun ürünler haline getirmek, kendi markamızla piyasaya sunmak. İyi tarım uygulamalarını esas aldık. Kullanılan bütün ilaçlar ve uygulamalar iyi tarımla uyumlu. Çocuklarımıza yediremeyeceğimiz hiç bir şey üretmemeyi esas aldık. Tarıma olan ilgim gelin hanım geldi bir iki yıl hevesini alır vazgeçer denebilecek geçici bir heves değil. Toprakla uğraşmayı çok seviyorum” dedi.