Yaklaşık beş aydır hayatımıza kabus gibi giren COVİD-19 virüsüne mimari bir bakış atmamızın zamanı geldi diye düşünüyorum.
Bir mimar olarak virüsün yayılma hızının düşmeye başladığı, tüm dünyanın normalleşme girişimlerinde bulunduğu şu günlerde salgın sonrası hayatımızda köklü değişikler olacağı aşikar. Şehirlere hapsolan insanlar haline geldiğimiz bir noktadayız karamsarlık diz boyu, 21. yy da bu salgın bizlere ezber bozduruyor. Hiçbir zaman umutlarımızı kaybetmeden bu sıkıntılı günlerinde yakın bir zaman da geçeceğini dile getirmek isterim lakin yaşananlardan iyi dersler çıkarmamız şart.
Bu salgınla beraber insanlık 1 yy öncesinde neler yaptığını nasıl yaşadığını hatırlamaya başladı. Tüm dünyada evler karantina boyunca ekmek fırınlarına, turşu-reçel atölyelerine dönüşüverdi ve hatta insanlar bulamadıkları maskeler için terziliğe soyunup belki de hayatlarında ilk defa ellerine iğne iplik aldılar.
Baktılar ki insan bir çok şeyi hazır imalatlar edinmeden kendi üretebiliyor hem de ihtiyacı kadar. Primitif kabileler de insan, kendi kendine nasıl yetmeyi öğrendi ise işte COVİD-19 bize kendi kendine yetmek deyimini hatırlattı. Birden bağışıklığın zafiyete uğramaması için dalından koparıp yediğimiz bostanlar, bahçeler kıymete bindi.

O zürafa boylu rezidanslar yerine insanlar küçük bahçeli müstakil evlere gözünü çevirdi. Müstakil bahçelere sahip oldukları için yazlık bölgeler akına uğradı. Karantina günlerini dört duvar arasında geçiren insanoğlu artık hapsolmuş hissediyordu. Açık alan arayışı arttı. Tüm bu yaşananlarla birlikte insanlık gelecekteki olası salgınlarda neyi nasıl yapması gerektiğini yeniden öğreniyordu.

Devletlerin bu salgından sonra bir takım gelecek planlamalarında köklü değişiklikler olacağı kesin. Önemle altının çizilmesi gereken ve dikkatli planlanması gereken bir husus da salgınla beraber gözünü şehirden kıra çevirmiş insanlığın kırsala hareketinin iyi planlanmasıdır.
Daha şimdiden böyle bir hareketlilik sahil bölgeleri ve kırsal alanlar için en azından kafalarda da olsa başladı. Lakin bu hareketliliği doğru planlayamazsak yada bu hareketliliği yeni bir rant kapısı olarak görürsek sonuçta hüsran olacaktır.
Sahil bölgelerimiz ve kırsal alanlarımız istismara uğramadan, spekülatif emlak rantı hesapları yapılmadan bu alanlardan faydalanmak isteyen vatandaşına, devlet eliyle yapılacak bir planlama gerekmektedir. Doğru planlama olmazsa tarımsal araziler ve kıyı bölgeleri rant üzerine bir akına uğratılırsa yarın çok geç olabilir. Şehirden kıra bazen fiziksel bir yerdeğiştirmekten öte insanlığın vizyon değişimi olacaktır.
Kafası kentli eli emeği ihtiyacı kadar bir nebze üretebilen kırsal insanlar olacağız böylelikle salgın sonrası. Ozon tabakasının kapanan en büyük deliği, denizlerde çokça görünmeye başlayan yunus balıkları yorgun dünyamızın nefes darlığının giderilmesinin yansımalarıdır. Sakin ve dingin bir hayat, ayağın toprağa basması, başının üstünde ki güneş kadar güzel yokmuş dedirten COVİD-19 salgını belkide bir nusubet bin nasihatten yeğdir dedirtecek bize yakında.
Hepinize sağlıklı, özgür günler dilerim.
Bir mimar olarak virüsün yayılma hızının düşmeye başladığı, tüm dünyanın normalleşme girişimlerinde bulunduğu şu günlerde salgın sonrası hayatımızda köklü değişikler olacağı aşikar. Şehirlere hapsolan insanlar haline geldiğimiz bir noktadayız karamsarlık diz boyu, 21. yy da bu salgın bizlere ezber bozduruyor. Hiçbir zaman umutlarımızı kaybetmeden bu sıkıntılı günlerinde yakın bir zaman da geçeceğini dile getirmek isterim lakin yaşananlardan iyi dersler çıkarmamız şart.
Bu salgınla beraber insanlık 1 yy öncesinde neler yaptığını nasıl yaşadığını hatırlamaya başladı. Tüm dünyada evler karantina boyunca ekmek fırınlarına, turşu-reçel atölyelerine dönüşüverdi ve hatta insanlar bulamadıkları maskeler için terziliğe soyunup belki de hayatlarında ilk defa ellerine iğne iplik aldılar.
Baktılar ki insan bir çok şeyi hazır imalatlar edinmeden kendi üretebiliyor hem de ihtiyacı kadar. Primitif kabileler de insan, kendi kendine nasıl yetmeyi öğrendi ise işte COVİD-19 bize kendi kendine yetmek deyimini hatırlattı. Birden bağışıklığın zafiyete uğramaması için dalından koparıp yediğimiz bostanlar, bahçeler kıymete bindi.

O zürafa boylu rezidanslar yerine insanlar küçük bahçeli müstakil evlere gözünü çevirdi. Müstakil bahçelere sahip oldukları için yazlık bölgeler akına uğradı. Karantina günlerini dört duvar arasında geçiren insanoğlu artık hapsolmuş hissediyordu. Açık alan arayışı arttı. Tüm bu yaşananlarla birlikte insanlık gelecekteki olası salgınlarda neyi nasıl yapması gerektiğini yeniden öğreniyordu.

Devletlerin bu salgından sonra bir takım gelecek planlamalarında köklü değişiklikler olacağı kesin. Önemle altının çizilmesi gereken ve dikkatli planlanması gereken bir husus da salgınla beraber gözünü şehirden kıra çevirmiş insanlığın kırsala hareketinin iyi planlanmasıdır.
Daha şimdiden böyle bir hareketlilik sahil bölgeleri ve kırsal alanlar için en azından kafalarda da olsa başladı. Lakin bu hareketliliği doğru planlayamazsak yada bu hareketliliği yeni bir rant kapısı olarak görürsek sonuçta hüsran olacaktır.
Sahil bölgelerimiz ve kırsal alanlarımız istismara uğramadan, spekülatif emlak rantı hesapları yapılmadan bu alanlardan faydalanmak isteyen vatandaşına, devlet eliyle yapılacak bir planlama gerekmektedir. Doğru planlama olmazsa tarımsal araziler ve kıyı bölgeleri rant üzerine bir akına uğratılırsa yarın çok geç olabilir. Şehirden kıra bazen fiziksel bir yerdeğiştirmekten öte insanlığın vizyon değişimi olacaktır.
Kafası kentli eli emeği ihtiyacı kadar bir nebze üretebilen kırsal insanlar olacağız böylelikle salgın sonrası. Ozon tabakasının kapanan en büyük deliği, denizlerde çokça görünmeye başlayan yunus balıkları yorgun dünyamızın nefes darlığının giderilmesinin yansımalarıdır. Sakin ve dingin bir hayat, ayağın toprağa basması, başının üstünde ki güneş kadar güzel yokmuş dedirten COVİD-19 salgını belkide bir nusubet bin nasihatten yeğdir dedirtecek bize yakında.
Hepinize sağlıklı, özgür günler dilerim.
Çok güzel bir konuya deyinmişsiniz. İnsan her ne kadar toplumsal varlık olsa da özlerinde tektir. Galiba insanoğlu özüne dönüyor. Corona özel bireyler olduğumuzu hatırlatınca sürü psikolojisinden çıktık. Doğaya koştuk. Çünkü hayat doğadır....
Çok ama çok beğendim kardeşim toplumsal değerlere olan tutumun duruşun takdir ettiğim “YAN”ındır ki bu yazında mesleğini tecrübelerini de katmışsın ağzına yüreğine sağlık