Hoyrat bir elin pençesine düşer kimi zaman, düşer de yollara, arsızlıkla sarmalanır eller beline, bir kadındır o. Kimi zaman eksik etek derler, eksik akıllarına bakmadan , kimi zaman da saçı uzun aklı kısa derler, dil uzatmaların en çirkefinden. Şerh konulmuş yasaklanmış bir gülümseyiş vardır evlilik halkasını parmağına taktığında. Annedir uykusunu böler bebeğinin ağlaması, o ağlama ki ülkeler boyu hep aynıdır bebeklerde. Müzayedeye çıkmış bir vazo misali düşerse paramparça olacak ama korunaklıdır ellerle. Eller, kadınlarımız ve analarımızın elleri kutsallıklar doğurur her yeni güne yeni bir heyecan. Kimi görsen kime sorsan sözde kutsal duygularla yaklaşır, sokulur kadına. Bir değişimdir gider ve götürdükleri nelerdir, ilk okul çağındaki çocuklara anne gömleği biçilir. Hayatın okumaktan değil evlilikten geçtiği öğretilir okul sıralarında.
Anne olmanın kutsallığı baş üstüne de, nedir bu eğitim sistemi ile geleceğe vurulan gemler. Bir mızrak gibi saplanır akıllara, yüreklere. Bugün Ayşe’yi vurur o mızrak yarın Özlem’i bir sonraki gün Meltem’i. Soluksuzca yok ediliş değil ama, geleceğe ipotek konulan yaralayan bir iştir bu. Sonra bir yasa çıkar ‘Kadın’ adı çıkartılır bakanlığın adından. ‘ Aile’ bakanıdır artık. Bakan yine kadındır ama adı artık aileden sorumludur. Çünkü kadına biçilen rol de analıktır, evdir, ailedir ötesi yoktur evinin kadınıdır o. Bu yüzden kadından değil aileden sorumlu ederler birini, o biri de kendince yönetir milyonlarca anneyi. Yemediğini yedirme, içmediğini içirmedir. Kadın olmak demek ana olmak demektir sadece. Kimi zaman kul olmak, kimi zaman köle olmaktır. Okuldan uzaklaştırılmaktır genç yaşta, evinin kadını yapılmaktır.
Hayat ne inceden inceye bir sızı verir anlamaz bile kadın. Ev işlerine meşgul edilir, televizyon dizilerinde Hürrem’e öykünür, nohut oda bakla sofa evini saray, kendini de sultan zanneder doğurdukça. Sonra vurulur , dövülür sokak ortasında kadın. Koca dayağı denir bunun adına en kahpesinden. Hançerlenir sırtından sevdiği adam tarafından. Kara bir peçenin ardından bakan Cumhuriyet Türkiye’sinin olmadığı günlere özendirilir. Bir kadın değil dört kadın ile evli olmanın doğal karşılandığı hukuka dinin, dine de insan elinin alet edildiği gerilimli bir haldir bu. Yaşamak dediğin bir anlık zaman dilimine hep kadın üzerinden el konulur. Kadın sadece anne değildir , bir öğretmendir aydınlık yarınlara nasıl çıkılacağını öğretir, okutur.
Kadın ellerinde hamur ile yoğrulan, hayattan yoruldukça da hayatından kopartılan varlıktır. Sosyalleşmek günlerde börek kek eşliğinde sohpet etmektir çoğu için. Kim bilir Anadolu denilen medeniyet coğrafyasında kaç ana hayatında hiç tiyatroya gitmedi. Sanata atılan bir pençe ile sanat da sanatçı da yaralandı. Kahrımızın sonsuz esenliklerini bekleyen kadınlar, zamanımızın müsellem atlı askerleridir. Erkekten de erkektir çoğu zamanlarda karmaçtır, birleştirici ve bütünleştiricidir. Kimseye karşı nefreti yoktur yaşadığı zamanın zulmü haricinde. Her dem taze ve katışıksızdır. İnandırır bizleri doğru ve güzel sözlerine, kadın hem zulüm gören hem de hasat mevsiminde ektiklerini toplarken elleri kanayan bir emekçidir. Çoğu zaman ne kadar emek verse de karşılığını alamayan sendikasız bir işçidir köledir aslında. Güvencesi çoğunda çocuğu, kimisinde de yıkılmaz gururudur. Eğilmeyen her zaman başı dik, kahramanlık marşlarını dağların ötesine savuran yiğit ve korkusuz varlıktır kadın.